Web servis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Web servis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

GraphQL nedir? Mülakat soruları ve cevapları. Örnek Spring boot uygulamaları.

GraphQL, bir API sorgulama dili ve sunucusu tarafı çalışma zamanıdır. Facebook tarafından 2012 yılında geliştirildi ve 2015'te halka açıldı. REST API'lerin aksine, GraphQL, client tarafına hangi verinin döneceğini belirleme yeteneği vererek ağ verimliliğini artırır. Birçok farklı dilde sunucu tarafı implementasyonları bulunmaktadır ve Spring Boot da bunlardan biridir.


GraphQL Nedir? Rest ile GraphQL Farkları Nelerdir? - GraphQL Dersleri #1

Mehmet Seven



Java Spring Boot GraphQL API geliştirme ve GraphiQL testleri nasil yapilir, nasil kullan


Haydi Kodlayalim



GraphQL'in Temel Parçaları:


Schema: GraphQL'in en önemli parçalarından biridir. Tüm veri tiplerini, bu tipler arasındaki ilişkileri ve kullanılabilir sorgu/mutasyonları tanımlar.


Query: Bir GraphQL servisinden veri talep etmek için kullanılır.


Mutation: Veriyi değiştirmek için kullanılır, genellikle POST, PUT, PATCH veya DELETE işlemlerini temsil eder.


Resolver: Her alan için bir fonksiyondur ve bu alanın nasıl çözüleceğini belirler.


GraphQL mülakat soruları ve cevapları


GraphQL'ın REST API'lerine göre avantajları nelerdir?
Cevap: GraphQL, istemcilerin ihtiyaç duydukları tam veriyi belirtmelerine izin verir. Bu da ağ verimliliğini artırır çünkü istemciler gereksiz veri indirmek zorunda kalmazlar. GraphQL ayrıca bir çok endpoint kullanmak yerine tek bir endpoint kullanarak işlemleri daha basit ve daha verimli hale getirir. Ayrıca, GraphQL tipli bir sistemdir, bu sayede hatalar genellikle compile aşamasında bulunur.
GraphQL'da bir Schema nedir?
Cevap: Schema, GraphQL API'nin tüm tiplerini ve yeteneklerini tanımlar. Bu, istemcilerin ne tür bir bilgi alabileceklerini ve API'nın hangi veri türlerini kabul edeceğini belirtir. Bir schema ayrıca mutasyonları ve abonelikleri de belirler.
GraphQL'da bir Resolver nedir?
Cevap: Resolver, GraphQL isteğinin belirli bir alanının nasıl çözüleceğini tanımlayan bir işlevdir. Genellikle bir veritabanına erişim ve veri çekme işlemlerini içerir. Her alanın kendi resolver'ı vardır.
GraphQL'da Mutasyon nedir?
Cevap: Mutasyonlar, GraphQL'deki değişiklikleri yapmak için kullanılan işlemlerdir. Bu genellikle veritabanında CREATE, UPDATE ve DELETE işlemlerini temsil eder.
GraphQL'da bir Query nedir?
Cevap: Query, GraphQL'deki veri okuma işlemini temsil eder. Bu, bir veritabanından veri çekmekle karşılaştırılabilir.
GraphQL'da veri tipleri nelerdir?
Cevap: GraphQL'da beş tane yerleşik skalar tip bulunmaktadır: Int, Float, String, Boolean ve ID. Bunun yanı sıra özel skalar tipler, enum tipleri ve null olabilen tipler de mevcuttur. Kullanıcılar ayrıca kendi özel tiplerini, giriş tiplerini ve birleştirme tiplerini tanımlayabilirler.
GraphQL'da Fragment ne demektir?
Cevap: Fragmentlar, GraphQL sorgularında yeniden kullanılabilir birimlerdir. Sorguların parçalarını tanımlarlar ve bu parçaları birleştirerek karmaşık sorgular oluşturabiliriz. Bu, kodun tekrar kullanılabilirliğini artırır ve kod tekrarını azaltır.
GraphQL'da Subscription nedir?
Cevap: Subscriptionlar, GraphQL'deki gerçek zamanlı veri akışı işlemlerini temsil eder. Bir abonelik oluşturulduğunda, belirli bir olayın meydana gelmesi durumunda istemciye bir bildirim gönderilir.
GraphQL'ın sürüm yönetimi nasıldır?
Cevap: GraphQL, sürüm yönetimi için genellikle yeni sürümler veya versiyonlar yayınlamaz. Bunun yerine, yeni özellikler eklemek için yeni tipler, alanlar, bağlantılar vb. eklenir. Eski özellikler ise nadiren kaldırılır veya değiştirilir, bu nedenle bir API'nın mevcut kullanıcıları genellikle etkilenmez.
GraphQL'da bir Directive nedir?
Cevap: Directives, bir Schema, tip veya alanın davranışını değiştirebilecek bir işlevsellik sağlar. Direktifler, özel bir işlevsellik eklemek veya belirli bir alanı değiştirmek için kullanılır.
GraphQL'ın dezavantajları nelerdir?
Cevap: GraphQL'ın birkaç dezavantajı bulunmaktadır. Örneğin, sunucuda yüksek işlem yükü oluşturabilir çünkü istemciden karmaşık sorgular gelebilir. Bu, sunucunun kaynaklarının aşırı kullanımına ve potansiyel performans sorunlarına yol açabilir. Ayrıca, öğrenme eğrisi REST'e kıyasla biraz daha dik olabilir ve tüm durumlar için en iyi çözüm olmayabilir.
GraphQL'da Introspection nedir?
Cevap: Introspection, GraphQL schema hakkında detaylı bilgiler sağlar. Bu sayede istemciler hangi işlemlerin mümkün olduğunu, hangi tiplerin mevcut olduğunu ve hangi alanların bu tiplerde bulunduğunu öğrenebilirler.
Bir GraphQL servisini nasıl güvende tutarsınız?
Cevap: GraphQL servislerini güvende tutmak için birkaç yöntem vardır. Örneğin, yetkilendirme ve kimlik doğrulama mekanizmaları kullanılabilir. Ayrıca, kullanıcıların karmaşık sorgular göndererek sunucuyu boğmasını önlemek için sorgu derinliği ve karmaşıklık sınırlamaları uygulanabilir.
GraphQL'da Scalar Type ne anlama gelir?
Cevap: Scalar tipler, GraphQL schema'sında terminal veri noktalarını temsil ederler. GraphQL'de birkaç yerleşik skalar tip vardır - String, Int, Float, Boolean ve ID. Bunların dışında, kullanıcılar kendi özel skalar tiplerini tanımlayabilirler.
GraphQL ve gRPC arasındaki farklar nelerdir?
Cevap: GraphQL ve gRPC, farklı hedefler ve kullanım durumları için tasarlanmış iki farklı API teknolojisidir. GraphQL, istemcilerin tam olarak neye ihtiyaç duyduklarını belirtmelerine ve tek bir istekte birden çok kaynağı sorgulamalarına izin verir. gRPC ise Google tarafından geliştirilmiştir ve düşük gecikme süresi ve yüksek performansı hedefler. gRPC, Protobuf (Protocol Buffers) ile birlikte kullanılarak veri serializasyonunu optimize eder.
GraphQL'da Pagination nasıl yapılır?
Cevap: GraphQL, bir listeyi sorgularken pagination için çeşitli yöntemler sunar. En yaygın olanı limit-offset tabanlı pagination'dır. Burada, limit sorgu sonuçlarının sayısını ve offset hangi sonuçta başlanacağını belirtir. Bir başka popüler yöntem ise cursor-based pagination'dır. Burada, bir cursor, bir sonraki veri kümesini getirmek için kullanılan bir işaretçidir.
GraphQL'da Union ve Interface arasındaki fark nedir?
Cevap: Hem Union hem de Interface, GraphQL'de farklı tipler arasında ortak bir alan oluşturmanıza olanak sağlar. Ancak, Interface'ler aynı alanları paylaşan tipleri tanımlar, örneğin aynı alanlara ve/veya metodlara sahip olan nesneler. Union tipi ise aynı alanları paylaşmayan farklı tipleri birleştirebilir, ama belirli bir alanda ortak bir tür sağlar.
GraphQL'da Batch Request'ler nasıl yapılır?
Cevap: GraphQL, tek bir HTTP isteği içinde birden çok query veya mutation yapabilme yeteneği ile batch request'leri destekler. Bu, bir istemcinin tek bir round-trip içinde birden çok işlem yapmasını sağlar, bu da performansı artırabilir.
Bu sorular ve cevaplar, GraphQL ile ilgili genel bir bakış sağlamalıdır. Ancak unutmayın ki mülakatlar, adayın deneyimine, projelere ve belirli bir iş pozisyonuna bağlı olarak çok daha spesifik veya detaylı olabilir.
GraphQL'da Error Handling nasıl yapılır?
Cevap: GraphQL, hataları işlemek için özel bir error formatına sahiptir. Her istek yanıtında bir errors adında bir alan olabilir. Bu alan, her biri bir hata mesajı, bir konum ve belki de bir path alanı içeren hata nesnelerinin bir listesini içerir. Ayrıca, GraphQL servisinizde resolver'ları ve diğer işlevleri sarmak için error handling middleware'ları kullanabilirsiniz.
GraphQL'da Abstract Types ne anlama gelir?
Cevap: Abstract types, bir GraphQL schema'da birden çok tür arasında bir ilişki belirtmek için kullanılır. İki türü vardır: Interface ve Union. Interface, bir dizi alanı paylaşan türler için bir temel sağlar. Union ise birden çok belirli türün aynı alanı doldurabileceğini belirtir, ancak bu türlerin paylaşılan alanları olmayabilir.
GraphQL'de bir Field nedir?
Cevap: Bir field, GraphQL şemasında bir türün özelliğidir. Bir field, bir türün bir parçasını veya bir türle ilişkili bir alt öğeyi temsil eder. Bir field, çeşitli tiplerde olabilir ve bir resolver tarafından doldurulur.
GraphQL'de Inline Fragment ne anlama gelir?
Cevap: Inline Fragmentlar, bir türü belirtmek ve bu türle ilişkili field'ları seçmek için kullanılır. Bu, bir türdeki belirli field'ları sorgulamanıza ve belirli türler için özelleştirilmiş bir sorgu oluşturmanıza olanak sağlar.
GraphQL'da derinlik sınırlaması nedir ve neden önemlidir?
Cevap: Derinlik sınırlaması, bir GraphQL sorgusunun ne kadar "derin" olabileceğini belirler. Bu, istemcinin sunucuyu karmaşık ve potansiyel olarak performansı düşüren sorgularla bombardımana uğratmasını önler. Derinlik sınırlaması genellikle bir GraphQL sunucusunun güvenlik ve performans stratejisinin önemli bir parçasıdır.
GraphQL API'nizi nasıl test edersiniz?
Cevap: GraphQL API'lerini test etmek için çeşitli araçlar ve yaklaşımlar bulunmaktadır. Unit testing ve integration testing yaygın olarak kullanılır. Bunun yanında, daha karmaşık senaryolar için end-to-end testing de yapılabilir. GraphQL sunucularını test etmek için kullanılabilecek popüler araçlardan bazıları Jest, Mocha ve Apollo'nun kendi testing kitidir.
*  Soru: GraphQL'in herhangi bir istemci tarafı kütüphanesi var mıdır?
* Cevap: Evet, GraphQL istemci tarafında çeşitli kütüphaneler ile desteklenir. Bu kütüphanelerden en popüler olanları Apollo Client ve Relay'dir. Apollo, çeşitli programlama dilleri ve çerçeveleri ile kullanılabilen geniş bir GraphQL ekosistemine sahiptir. Relay ise React ile birlikte kullanılmak üzere Facebook tarafından oluşturulmuştur.
* Soru: GraphQL, veriler arasındaki ilişkileri nasıl ele alır?
* Cevap: GraphQL, veriler arasındaki ilişkileri çözmek için "resolvers" adı verilen fonksiyonları kullanır. Resolvers, belirli bir tipin belirli bir alanı için çağrılır ve GraphQL isteği boyunca uygulanır. Bu, GraphQL'in bir sorgu içinde birden fazla kaynağı ve ilişkili veriyi çözebilmesini sağlar.
* Soru: GraphQL ve REST arasındaki temel farklar nelerdir?
* Cevap: Her ikisi de API'ler için popüler tasarım stilleridir ancak birkaç önemli fark vardır:
* Veri alımı: REST, sunucu tarafından belirlenen veri setlerini döndürür. GraphQL'de ise istemciler, ihtiyaç duydukları spesifik veriyi belirleyebilirler.
* Versiyonlama: REST API'ler genellikle yeni veri gereksinimlerini karşılamak için yeni versiyonlara ihtiyaç duyarlar. GraphQL ise yeni alanları ekleyerek ve eski alanları koruyarak bu ihtiyacı azaltır.
* Performans: REST API'ler genellikle çok sayıda uç noktaya ihtiyaç duyar ve bu da gereksiz veri getirme veya çok fazla istek yapma durumlarına yol açabilir. GraphQL, bir istekte birden fazla veriyi getirme yeteneği ve istemcilerin sadece ihtiyaç duydukları veriyi belirlemeleri sayesinde bu sorunları çözer.
*  Soru: GraphQL sorguları hangi HTTP metodları ile gönderilir?
* Cevap: GraphQL sorguları ve mutasyonları genellikle HTTP POST metodları ile gönderilir. Ancak, sorgular HTTP GET metodları ile de gönderilebilir. Bununla birlikte, standart bir yaklaşım olarak genellikle POST kullanılır.
*  Soru: GraphQL'de veri doğrulama nasıl yapılır?
* Cevap: GraphQL'de veri doğrulama, genellikle istemci tarafında ve sunucu tarafında olmak üzere iki seviyede yapılır. İstemci tarafında, GraphQL şeması istemciye hangi türlerin mevcut olduğunu ve hangi alanların hangi türde olduğunu belirtir. Bu bilgi, istemcinin veri göndermeden önce doğru tiplere sahip olduğunu doğrulamasına yardımcı olur. Sunucu tarafında, GraphQL, veri türlerini ve yapılarını belirten şemaya dayalı olarak veriyi doğrular. Eğer veri, şemanın belirttiği formata uymuyorsa, GraphQL bir hata döndürür.
*  Soru: GraphQL ve SQL arasında bir bağlantı var mı?
* Cevap: Hayır, GraphQL ve SQL arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. GraphQL bir API sorgulama dili ve runtime iken, SQL bir veritabanı sorgulama dilidir. Ancak, bir GraphQL servisi, bir SQL veritabanıyla iletişim kurmak için bir resolver içinde SQL sorgularını kullanabilir. Bu, GraphQL'in veri kaynaklarına bağımsız olduğu anlamına gelir: SQL veritabanları, NoSQL veritabanları, diğer API'ler veya hatta statik dosyalar kullanabilir.
* Soru: GraphQL'de hata yönetimi nasıl gerçekleştirilir?
* Cevap: GraphQL'de hatalar genellikle iki şekilde işlenir: GraphQL sistem hataları ve iş hataları. Sistem hataları, sorgu analizinde veya veri çözümleme aşamasında meydana gelir ve genellikle sunucunun bir errors alanıyla yanıt vermesiyle sonuçlanır. İş hataları, iş mantığı hatası olduğunda resolver tarafından döndürülür. İş hataları genellikle ilgili alanın null ve errors alanında ayrıntılı bir mesajla sonuçlanır. Bu yaklaşım, iş hatalarını ve sistem hatalarını ayırt etmeyi ve hataları daha iyi yönetmeyi sağlar.


Spring Boot ile GraphQL Uygulaması Örneği:


Öncelikle, Spring Boot projesi oluşturmalı ve aşağıdaki GraphQL Java bağımlılıklarını eklemelisiniz:


xml

Copy code

<dependencies>

    <dependency>

        <groupId>com.graphql-java</groupId>

        <artifactId>graphql-spring-boot-starter</artifactId>

        <version>5.0.2</version>

    </dependency>

    <dependency>

        <groupId>com.graphql-java</groupId>

        <artifactId>graphql-java-tools</artifactId>

        <version>5.2.4</version>

    </dependency>

</dependencies>

Bir GraphQL Schema oluşturmalıyız. Bu, src/main/resources klasöründe schema.graphqls adlı bir dosyada yapılabilir:


graphql

Copy code

type Query{

    findPersonById(id: ID): Person

}


type Person {

    id: ID

    name: String

    age: Int

}

Ardından, Person model sınıfını ve bir PersonRepository oluşturmalısınız:


java

Copy code

public class Person {


    private Long id;

    private String name;

    private Integer age;


    // getters and setters

}


@Repository

public interface PersonRepository extends JpaRepository<Person, Long> {

}

Sonra bir GraphQLQueryResolver oluşturmalıyız. Bu resolver, GraphQL schema'daki sorguların nasıl çözüleceğini belirler:


java

Copy code

@Component

public class PersonQueryResolver implements GraphQLQueryResolver {


    private PersonRepository personRepository;


    public PersonQueryResolver(PersonRepository personRepository) {

        this.personRepository = personRepository;

    }


    public Person findPersonById(Long id) {

        return personRepository.findById(id).orElse(null);

    }

}

Şimdi, bir ID ile bir Person sorgulayabiliriz. Bu, bir HTTP POST isteği ile localhost:8080/graphql adresine yapılabilir ve aşağıdaki gibi bir istek gövdesi içerebilir:


json

Copy code

{

  "query


Özür dilerim, yanlışlıkla mesajımı tamamlamadan gönderdim. İstek gövdesi aşağıdaki gibi olmalı:


json

Copy code

{

  "query": "{findPersonById(id: 1){name, age}}"

}

Bu istek, ID'si 1 olan kişinin adını ve yaşını sorgular.


Veri döndürme ve değiştirme dışında, bir GraphQL API'si hataları yönetme, doğrulama ve otomatik tamamlama gibi diğer önemli özellikler de sunar. Örneğin, bir alanın yanlış bir veri tipi ile döndürülmesi durumunda, GraphQL bunu bir hata olarak işaretler ve hata detaylarını yanıtta döndürür.


Son olarak, GraphQL bir API sorgulama dili olmasının yanı sıra, istemcilerin ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş veri almasını sağlayan bir yapıdır. Bu, verinin gereksiz ağ trafiğini azaltır ve genellikle daha verimli ve hızlı bir uygulama deneyimi sağlar.


Bu örnek basit bir GraphQL uygulamasıdır ve daha karmaşık senaryolar, birden çok tip ve ilişki, karmaşık veri döndürme ve mutasyonlar, hata yönetimi ve yetkilendirme gibi özellikleri içerebilir. Bu özelliklerin her biri, GraphQL'in gücünü ve esnekliğini daha da gösterir ve bir GraphQL API'sinin nasıl tasarlanacağı ve geliştirileceği konusunda daha derin bir anlayış sağlar.


Daha karmaşık bir senaryoyu Spring Boot örnek kodlarıyla yazar mısın?


Tabii ki, bir blog uygulaması için daha karmaşık bir GraphQL senaryosunu inceleyelim. Bu uygulama, blog yazılarını ve bu yazılara ait yorumları yönetir. Öncelikle, bu senaryonun GraphQL şemasını tanımlamalıyız. Bu, src/main/resources/schema.graphqls dosyasında aşağıdaki gibi olabilir:


graphql

Copy code

type Query{

    findAllPosts: [Post]

    findPostById(id: ID): Post

}


type Mutation{

    savePost(post: PostInput): Post

}


input PostInput{

    title: String

    content: String

    author: String

}


type Post{

    id: ID

    title: String

    content: String

    author: String

    comments: [Comment]

}


type Comment{

    id: ID

    text: String

    post: Post

}

Bu şemada, Query ve Mutation tipleri ile birlikte Post ve Comment tipleri tanımlanmıştır. PostInput tipi, bir Post oluştururken kullanılır.


Ardından, Post ve Comment için model sınıflarını oluşturmalıyız:


java

Copy code

@Entity

public class Post {


    @Id

    @GeneratedValue(strategy = GenerationType.AUTO)

    private Long id;

    private String title;

    private String content;

    private String author;


    @OneToMany(mappedBy = "post")

    private List<Comment> comments;


    // getters and setters

}


@Entity

public class Comment {


    @Id

    @GeneratedValue(strategy = GenerationType.AUTO)

    private Long id;

    private String text;


    @ManyToOne

    @JoinColumn(name = "post_id", nullable = false)

    private Post post;


    // getters and setters

}

Post ve Comment için repository sınıfları oluşturmalıyız:


java

Copy code

@Repository

public interface PostRepository extends JpaRepository<Post, Long> {

}


@Repository

public interface CommentRepository extends JpaRepository<Comment, Long> {

}

Sonra bir GraphQLQueryResolver ve GraphQLMutationResolver oluşturmalıyız:


java

Copy code

@Component

public class PostQueryResolver implements GraphQLQueryResolver {


    private PostRepository postRepository;


    public PostQueryResolver(PostRepository postRepository) {

        this.postRepository = postRepository;

    }


    public List<Post> findAllPosts() {

        return postRepository.findAll();

    }


    public Post findPostById(Long id) {

        return postRepository.findById(id).orElse(null);

    }

}


@Component

public class PostMutationResolver implements GraphQLMutationResolver {


    private PostRepository postRepository;


    public PostMutationResolver(PostRepository postRepository) {

        this.postRepository = postRepository;

    }


    public Post savePost(String title, String content, String author) {

        Post post = new Post();

        post.setTitle(title);

        post.setContent(content);

        post.setAuthor(author);

        return postRepository.save(post);

    }

}

Bu kodlarla birlikte artık GraphQL API'niz üzerinden blog yazıları oluşturabilir, tüm blog yazılarını listeleyebilir ve belirli bir ID'ye sahip bir blog yazısını sorgulayabilirsiniz. Her Post nesnesi, ilişkili Comment nesnelerini içerir. 


Bu, GraphQL'in tek bir sorgu içinde ilişkili nesneleri alma yeteneğinin bir örneğidir. Bu senaryoyu daha karmaşık hale getirmek için, yorumları da işlemek için bir GraphQLMutationResolver oluşturabilirsiniz. İşte bir örneği:


java

Copy code

@Component

public class CommentMutationResolver implements GraphQLMutationResolver {


    private PostRepository postRepository;

    private CommentRepository commentRepository;


    public CommentMutationResolver(PostRepository postRepository, CommentRepository commentRepository) {

        this.postRepository = postRepository;

        this.commentRepository = commentRepository;

    }


    public Comment saveComment(String text, Long postId) {

        Comment comment = new Comment();

        comment.setText(text);

        Post post = postRepository.findById(postId).orElseThrow(() -> new RuntimeException("Post not found"));

        comment.setPost(post);

        return commentRepository.save(comment);

    }

}

Bu kod ile, bir blog yazısına yorum ekleyebiliriz. GraphQL, birden çok model arasında ilişkiler oluşturma ve yönetme yeteneği sayesinde bu tür karmaşık senaryoları kolayca destekler.


Bu örnek, bir GraphQL API'sini nasıl oluşturacağınız ve Spring Boot ile nasıl entegre edeceğiniz konusunda genel bir bakış sunmaktadır. Daha karmaşık uygulamalar, hata yönetimi, kimlik doğrulama ve yetkilendirme, performans iyileştirmeleri ve diğer özellikler ekleyebilir. Ancak, bu temel yapı, GraphQL ile bir API oluşturmanın ana hatlarını çizmektedir.


Sınırlı sayıda özellik query ettiğimizbir senaryoyu Spring Boot örnek kodlarıyla yazar mısın?


Tabii ki, GraphQL'in en güçlü özelliklerinden biri olan, yalnızca belirli alanları sorgulama yeteneğini ele alalım. Bu durum, kullanıcının yalnızca belirli bir Post'un başlığına ve yazarına ihtiyaç duyduğu, ancak içeriğine veya yorumlarına ihtiyaç duymadığı bir senaryoyu ele alalım.


Öncelikle, daha önceki örnekte oluşturduğumuz Post modeline bakalım:


java

Copy code

@Entity

public class Post {


    @Id

    @GeneratedValue(strategy = GenerationType.AUTO)

    private Long id;

    private String title;

    private String content;

    private String author;


    @OneToMany(mappedBy = "post")

    private List<Comment> comments;


    // getters and setters

}

Bu Post modelinde, title, content, author ve comments alanları bulunmaktadır.


GraphQL kullanarak, bir kullanıcı yalnızca title ve author bilgilerine sahip bir Post sorgulayabilir. İşte bu sorgunun nasıl görüneceği:


json

Copy code

{

  "query": "{findPostById(id: 1){title, author}}"

}

Bu sorgu, Post'un tamamını yüklemek yerine, yalnızca title ve author alanlarını döndürür. Bu, ağ verimliliğini artırır ve gereksiz verilerin yüklenmesini önler.


GraphQL'in bu yeteneği, Post'un başlığına ve yazarına ihtiyaç duyan bir front-end bileşeni için çok yararlı olabilir. Bu bileşen, gerektiğinde daha fazla ayrıntı istemek için başka bir sorgu yapabilir. Bu, hem sunucu hem de istemci tarafında verimliliği artırır.


Ayrıca, GraphQL sunucuları genellikle bir Post'un comments alanını yüklemek için ayrı bir resolver kullanır. Bu, yalnızca comments alanı sorgulandığında yorumların yüklenmesini sağlar. Bu, veri yüklemesini daha da verimli hale getirir ve yalnızca gerekli olan verinin yüklenmesini sağlar. Bu yaklaşım, "veri yığınları" veya "veri yükleme" olarak bilinir ve GraphQL'in veri verimliliğini daha da artırır.



gRPC mülakat soruları ve cevapları, Rest ile farkları,Örnek Java ve Spring Boot gRPC uygulama kodu



Aşağıda bir gRPC mülakatı için olası birkaç soru ve yanıtlarını bulabilirsiniz. Bu sorular, bir adayın gRPC'yi ne kadar iyi anladığını ve nasıl kullanabileceğini belirlemeye yardımcı olabilir.


Soru: gRPC nedir?

Yanıt: gRPC, Google tarafından geliştirilen açık kaynaklı bir yüksek performanslı uzaktan prosedür çağrısı (RPC) çerçevesidir. Bu çerçeve, istemci ve sunucu uygulamalarının aynı sistemde veya farklı sistemlerde bulunmasına bakılmaksızın birbirleriyle iletişim kurmasını sağlar. gRPC, HTTP/2 üzerinde çalışır ve Protobuf (Protocol Buffers) adı verilen bir veri formatını kullanır.


Soru: gRPC'nin anahtar özelliklerinden bazıları nelerdir?

Yanıt: gRPC'nin anahtar özelliklerinden bazıları şunlardır:


İstemci ve sunucu arasında düşük gecikmeli, yüksek hızlı iletişim.

HTTP/2 üzerinde çalışma yeteneği.

Protobuf veri formatı kullanma, bu da verilerin hızlı ve verimli bir şekilde serileştirilmesine ve tersine çevrilmesine olanak sağlar.

Tek yönlü, çift yönlü akış ve streaming desteği.

Çok dilli destek, yani çeşitli dillerde yazılmış servislerin birbiriyle iletişim kurabilmesi.

Soru: Protobuf (Protocol Buffers) nedir ve neden kullanılır?

Yanıt: Protobuf, Google'ın platformlar ve diller arasında veri alışverişi için geliştirdiği bir veri formatıdır. gRPC, Protobuf'u, veri serileştirmesi ve tersine çevirmesi hızlı ve verimli olduğu için kullanır. Bu, gRPC'nin yüksek performansını sağlar. Ayrıca, Protobuf dosyaları .proto dosyalarında tanımlanır ve bu dosyaları kullanarak otomatik olarak istemci ve sunucu kodu oluşturabiliriz.


Soru: gRPC'nin RESTful servislere göre avantajları nelerdir?

Yanıt: gRPC'nin RESTful servislere göre birkaç avantajı vardır. Öncelikle, Protobuf kullanımı sayesinde gRPC, JSON'a göre daha hızlı veri serileştirmesi ve tersine çevirme işlemi yapabilir. Ayrıca, HTTP/2 üzerinde çalışır, bu da daha verimli ağ kullanımı, daha düşük gecikme ve çift yönlü iletişim gibi avantajları beraberinde getirir. Son olarak, gRPC tek yönlü ve çift yönlü streaming'i desteklerken, RESTful API'lar genellikle bunu desteklemez.


Soru: gRPC'nin hangi durumlarda kullanılması uygundur?

Yanıt: gRPC genellikle aşağıdaki durumlarda kullanılır:


Mikroservisler arasında hızlı ve verimli iletişim gerektiğinde.

Poliglot (çok dilli) programlama gerektiren durumlarda, çünkü gRPC çeşitli dilleri destekler.

Tek yönlü veya çift yönlü veri akışı gerektiren durumlarda.

Soru: gRPC nasıl çalışır?

Yanıt: gRPC, Protobuf kullanarak istemci ve sunucu arasında veri aktarır. İstemci, bir RPC çağrısı yapar ve bu çağrı Protobuf kullanılarak serileştirilir ve HTTP/2 üzerinden sunucuya gönderilir. Sunucu, isteği alır, gerekli işlemleri yapar ve yanıtı Protobuf kullanarak serileştirir ve istemciye geri gönderir.


Soru: gRPC'de hata yönetimi nasıl gerçekleştirilir?

Yanıt: gRPC, hata durumlarını yönetmek için durum kodları kullanır. Bir RPC çağrısı başarısız olduğunda, sunucu bir durum kodu ve isteğe bağlı olarak bir hata mesajı döner. Durum kodları, gRPC belirtiminde standartlaştırılmıştır ve çeşitli durumları kapsarlar, örneğin "CANCELLED", "UNKNOWN", "INVALID_ARGUMENT", "DEADLINE_EXCEEDED" ve daha fazlası.


Soru: gRPC'nin "çift yönlü streaming" özelliği nedir?

Yanıt: Çift yönlü streaming, gRPC'nin bir istemci ve sunucunun birbirine bağımsız olarak ve istedikleri sırada mesaj göndermelerini sağlayan bir özelliğidir. Bu, iletişim için çok daha fazla esneklik sağlar. Çift yönlü streaming, HTTP/2'nin bu tür bağlantıları destekleme yeteneğini kullanır.


Soru: gRPC'nin HTTP/2 üzerinde çalışmasının avantajları nelerdir?

Yanıt: HTTP/2'nin kullanılmasının birkaç avantajı vardır. Öncelikle, HTTP/2, aynı anda birden çok isteği aynı bağlantı üzerinden gönderme yeteneği olan çoklu iletişim kanallarını (multiplexing) destekler. Bu, ağ kaynaklarını çok daha verimli bir şekilde kullanır ve gecikmeyi azaltır. İkincisi, HTTP/2 çift yönlü iletişimi destekler, bu da çift yönlü streaming'i mümkün kılar. Üçüncüsü, HTTP/2 sunucu tarafından itme (server push) özelliğini destekler, bu da sunucunun istemci tarafından açıkça istenmeyen verileri göndermesini sağlar.


Soru: gRPC'nin desteklediği dillerden bazıları nelerdir?

Yanıt: gRPC, C++, Java, Python, Go, Ruby, C#, Node.js, Android Java, Objective-C ve PHP gibi çeşitli dilleri destekler. Bu, farklı dillerde yazılmış uygulamaların birbirleriyle etkili bir şekilde iletişim kurabilmesini sağlar.


Soru: gRPC ile birlikte nasıl kimlik doğrulama yapılır?

Yanıt: gRPC, çeşitli kimlik doğrulama yöntemlerini destekler. Google'ın belirteci tabanlı (token-based) OAuth2'yi desteklemesi gibi, ayrıca SSL/TLS ve çift taraflı SSL/TLS'yi de destekler. İstemci ve sunucu arasında güvenli bir bağlantı kurmak için bu yöntemler kullanılabilir. SSL/TLS, istemci ve sunucu arasındaki veri aktarımını şifreler ve çift taraflı SSL/TLS, hem istemcinin hem de sunucunun kimliklerini doğrular.


Soru: gRPC'de deadline / timeout kavramı nedir?

Yanıt: Deadline ya da timeout, bir RPC çağrısının ne kadar süre içinde tamamlanması gerektiğini belirler. Eğer belirtilen süre içerisinde bir yanıt alınamazsa, gRPC çağrısı hata döner. Bu özellik, uzun sürebilecek veya belirsiz sürede tamamlanabilecek işlemler için önemlidir ve böylece bir uygulamanın asla yanıt gelmeyen bir istek nedeniyle bloke olmasını önler.


Soru: gRPC ve REST arasındaki farklar nelerdir?

Yanıt: gRPC ve REST arasında birkaç önemli fark vardır:


Veri Formatı: gRPC, Protobuf kullanır, bu da verinin küçük boyutlu ve hızlı bir şekilde serileştirilmesine olanak sağlar. REST genellikle JSON kullanır, bu da daha okunabilir ama daha büyük boyutludur.

HTTP Sürümü: gRPC, HTTP/2 kullanır, bu sayede aynı bağlantı üzerinden birden çok isteği aynı anda işlemek ve çift yönlü iletişim kurmak mümkündür. REST genellikle HTTP/1.1 üzerinde çalışır.

İletişim Şekli: gRPC, hem tek yönlü hem de çift yönlü akışları destekler. REST genellikle sadece istek/yanıt modelini kullanır.

API Tasarımı: gRPC, daha belirgin bir sözleşmeyle servislerin ve istek/yanıt mesajlarının açıkça tanımlandığı bir .proto dosyası kullanır. REST daha esnektir ve belirgin bir sözleşme zorunluluğu yoktur.

Soru: gRPC'deki Interceptor'lar nedir?

Yanıt: Interceptor'lar, gRPC çağrıları üzerinde özel bir mantığın çalıştırılmasına olanak sağlar. Bunlar, istemci ve sunucu tarafında, RPC'lerin gönderilmesi veya alınması sırasında uygulanabilir. Örneğin, Interceptor'lar, kimlik doğrulama, günlük kaydı (logging), metrik toplama ve hata işleme gibi görevler için kullanılabilir.


Soru: gRPC, hangi dillerdeki uygulamalar arasında iletişim kurabilir?

Yanıt: gRPC, çok dilli (polyglot) destek sunar, bu da birçok farklı programlama dilinde yazılmış uygulamaların birbirleriyle iletişim kurabileceği anlamına gelir. gRPC'nin desteklediği diller arasında Java, C#, Go, Python, Ruby, Dart, Kotlin ve daha pek çok dil bulunur. Bu, farklı dillerde yazılmış


Soru: gRPC'nin "idempotent" kavramı nedir ve neden önemlidir?

Yanıt: Idempotency, bir işlemin tekrarlanmasının sonucu değiştirmeyeceği anlamına gelir. Bu, ağ bağlantısı sorunları gibi durumlarda önemlidir: bir istemci, bir isteğin başarılı olup olmadığından emin olamazsa, aynı isteği güvenle tekrar gönderebilir. Eğer RPC idempotent olarak işaretlenmişse, bu işlem sonucu değiştirmeyecektir. gRPC'deki bazı metodlar idempotent olarak işaretlenebilir.


Soru: gRPC'deki "streaming" kavramı ne anlama gelir ve hangi türleri vardır?

Yanıt: gRPC'deki streaming, büyük veri setlerinin parçalar halinde aktarılabilmesini sağlar. Bu, gRPC'nin çok büyük veri setlerini işlemek için etkili bir şekilde ölçeklenebilmesini sağlar. gRPC'nin dört tür streaming'i destekler: tek yönlü (isteğe yanıt verme veya istemciye yanıt), sunucudan istemciye (sunucu birden çok yanıt gönderir), istemciden sunucuya (istemci birden çok istek gönderir) ve çift yönlü (hem istemci hem de sunucu birden çok mesaj gönderebilir).


Soru: gRPC servislerini nasıl tanımlarız ve nasıl kullanırız?

Yanıt: gRPC servisleri, .proto dosyaları kullanılarak tanımlanır. Bu dosyalar, servislerin ve istek/yanıt mesajlarının tanımlarını içerir. .proto dosyalarını kullanarak, gRPC otomatik olarak belirli bir dil için istemci ve sunucu kodu oluşturabilir. Bu kodu kullanarak, servislerle etkileşim kurabilir ve RPC çağrıları yapabiliriz.


Soru: gRPC'de "backoff" stratejisi nedir?

Yanıt: Bir backoff stratejisi, ağ hatalarının veya zaman aşımının ardından yeni bağlantı girişimlerinin sıklığını yönetir. Exponential backoff stratejisi gibi stratejiler, bir dizi başarısız bağlantı girişiminin ardından bağlantı girişimlerinin arasındaki süreyi sürekli olarak artırır. Bu, ağı gereksiz yere yüklemekten kaçınmak için kullanılır.


Soru: gRPC'de neden TLS/SSL kullanmalıyız?

Yanıt: TLS/SSL, gRPC trafiğini şifrelemek ve böylece istemci ve sunucu arasında iletilen verilerin gizliliğini ve bütünlüğünü korur.


Soru: gRPC'de neden TLS/SSL kullanmalıyız? (devamı)

Yanıt: (devamı)...nü korumak için kullanılır. Ayrıca, TLS/SSL, sunucunun kimliğini doğrulamak için de kullanılabilir, böylece istemcilerin kiminle iletişim kurduklarından emin olmalarını sağlar. Son olarak, gRPC'nin çift taraflı SSL/TLS desteği, istemcinin de kimliğini sunucuya doğrulamasına olanak sağlar. Bu, her iki tarafın da kiminle iletişim kurduklarını doğrulamalarını ve verilerin bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamalarını sağlar.


Soru: gRPC'deki "circuit breaking" kavramı nedir ve neden önemlidir?

Yanıt: Circuit breaking, bir hizmetin istemcileri, aşırı yük veya hatalı durumların ağı tıkanmasına veya sistemlerin düzgün çalışmamasına yol açabileceği durumlarda koruma stratejisi sunar. Circuit breaker, başarısız olan bir hizmete yapılan çağrıları bir süre için durdurabilir ve bu süre zarfında hizmetin kendisini toparlamasını sağlar. Bu, özellikle dağıtılmış sistemlerde ve mikro hizmetlerde önemlidir.


Soru: gRPC'nin herhangi bir dezavantajı var mı?

Yanıt: gRPC'nin birkaç dezavantajı bulunmaktadır. İlk olarak, HTTP/1.1 ile tam uyumlu olmadığı için, bazı eski proxy ve firewall'larla uyumsuz olabilir. İkincisi, gRPC, Protobuf kullanırken daha az okunabilir olabilir ve bu da hata ayıklama sürecini zorlaştırabilir. Üçüncü olarak, gRPC genellikle JSON veya XML kullanılarak yapılan basit HTTP REST isteklerinden daha karmaşık bir kurulum ve kullanım gerektirir.


Soru: gRPC'nin sağladığı özelliklerden bazıları nelerdir?

Yanıt: gRPC'nin sunduğu özellikler arasında hızlı ve etkili Protobuf tabanlı iletişim, çok dilli destek, hızlı ve etkili HTTP/2 iletişim protokolü, çift yönlü ve tek yönlü streaming, idempotent ve non-idempotent işlemler, zaman aşımı ve deadline gibi özellikler, güçlü hata işleme ve durum kodları, geniş çapta kimlik doğrulama ve güvenlik seçenekleri bulunur.

Soru: gRPC ve GraphQL arasındaki farklar nelerdir?

Yanıt: gRPC ve GraphQL, servislerin iletişim kurmasına yardımcı olan iki farklı teknoloji olmasına rağmen, birkaç temel farkları vardır. gRPC, Protobuf kullanır ve genellikle daha hızlı ve daha verimli iletişim sağlar. Bu yüzden genellikle mikroservisler arasındaki iletişim için kullanılır. Öte yandan, GraphQL genellikle bir API Gateway olarak kullanılır ve istemcilerin spesifik veri ihtiyaçlarını karşılamak için veriye şekil verme yeteneği sağlar.


Soru: gRPC'nin "flow control" özelliği nedir?

Yanıt: Flow control, gRPC'nin HTTP/2 tabanlı bir özelliğidir. HTTP/2, veri akışını kontrol etmek ve böylece ağı tıkanmayı önlemek için bir mekanizma sağlar. Bu, hem istemci hem de sunucunun, bir seferde ne kadar veri gönderebileceğini veya alabileceğini kontrol etmesine olanak sağlar.


Soru: gRPC'nin yüksek performanslı olmasını sağlayan unsurlar nelerdir?

Yanıt: gRPC'nin yüksek performanslı olmasını sağlayan birkaç faktör vardır. Öncelikle, Protobuf iletişimi, veriyi sıkıştırmak ve ağı üzerinden hızlı bir şekilde taşımak için oldukça verimlidir. İkincisi, HTTP/2, aynı anda çoklu istekleri gönderme yeteneği sağlar, bu da ağ kaynaklarını daha etkili kullanılmasını sağlar. Üçüncüsü, gRPC, çeşitli özellikler ve optimizasyonlar sayesinde hem ağ trafiğini hem de CPU kullanımını optimize eder.


Soru: gRPC'nin sağladığı kimlik doğrulama seçenekleri nelerdir?

Yanıt: gRPC, çeşitli kimlik doğrulama seçenekleri sunar. Bu seçenekler arasında Google'ın belirteci tabanlı (token-based) OAuth2, SSL/TLS ve çift taraflı SSL/TLS bulunur. İstemci ve sunucu arasında güvenli bir bağlantı kurmak için bu yöntemler kullanılabilir. SSL/TLS, istemci ve sunucu arasındaki veri aktarımını şifreler ve çift taraflı SSL/TLS, hem istemcinin hem de sunucunun kimliklerini doğrular.


Soru: gRPC'de Load Balancing nasıl yapılır?

Yanıt: gRPC, çeşitli yük dengeleme stratejilerini destekler. Bu stratejiler, Round-robin, Least request,


Soru: gRPC'de Load Balancing nasıl yapılır? (devamı)

Yanıt: (devamı)...Random ve IP Hash gibi yaygın yük dengeleme algoritmalarını içerir. Load balancing, genellikle proxy veya yük dengeleyici gibi bir ağ öğesi tarafından gerçekleştirilir. gRPC, client-side ve server-side load balancing'i destekler.


Soru: gRPC üzerinde "health checking" nasıl yapılır?

Yanıt: Health checking, bir uygulamanın veya hizmetin düzgün çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için kullanılır. gRPC'de, health checking genellikle bir "health checking" RPC servisi kullanılarak yapılır. Bu servis, istemcinin sunucunun durumunu düzenli aralıklarla sorgulamasına olanak sağlar. Eğer bir hizmet çalışmıyorsa, bu durumun belirlenmesi ve uygun tedbirlerin alınması sağlanır.


Soru: gRPC'deki "channel" kavramı nedir?

Yanıt: gRPC'deki bir "channel", istemci ve sunucu arasındaki iletişim kanalını temsil eder. Bir istemci, belirli bir sunucuya RPC çağrıları yapmak için bir channel oluşturur. Bu channel üzerinden, bir veya daha fazla RPC çağrısı gerçekleştirilebilir. Channel'lar genellikle uzun ömürlüdür ve birden çok RPC çağrısı için yeniden kullanılabilirler.


Soru: gRPC'deki "Metadata" nedir ve ne için kullanılır?

Yanıt: gRPC'deki metadata, bir RPC çağrısı ile ilgili ek bilgiler taşır. Metadata, genellikle HTTP/2 headerları ve trailerları aracılığıyla iletilir. Kimlik doğrulama bilgileri, lokalizasyon bilgisi, custom headers ve diğer benzeri bilgiler, metadata aracılığıyla iletilir. gRPC, hem standart HTTP/2 headerlarını hem de custom metadata'yı destekler.

Soru: gRPC'deki "Deadline" ve "Timeout" kavramları ne anlama gelir?

Yanıt: Deadline ve timeout, gRPC'deki iki önemli kavramdır. Deadline, bir RPC çağrısının ne kadar süre bekleyebileceğini belirtir. Eğer belirlenen süre içinde bir yanıt alınmazsa, çağrı otomatik olarak iptal edilir. Timeout, belirli bir işlem için beklenen maksimum süreyi belirtir. Eğer bu süre aşıldıysa, işlem hatalı kabul edilir. Bu iki kavram, sistemlerin hızlı ve yanıt verebilir bir durumda kalmasını sağlamak için kullanılır.


Soru: gRPC'nin sunduğu "Interceptors" özelliği nedir ve ne için kullanılır?

Yanıt: Interceptors, gRPC'deki RPC çağrılarına müdahale etme yeteneği sağlar. Bu, bir çağrının yürütülmesi sırasında belirli bir eylem gerçekleştirmek için kullanılabilir, örneğin loglama, metriklerin toplanması, kimlik doğrulama, hata işleme ve daha fazlası. Hem istemci hem de sunucu tarafında interceptors kullanılabilir.


Soru: gRPC'deki "reflections" özelliği ne anlama gelir?

Yanıt: gRPC reflections, bir gRPC sunucusunun .proto dosyalarını, çalışma zamanında yani runtime'da sorgulayabilme yeteneğidir. Bu, özellikle bir sunucu hizmetini dinamik olarak keşfetmek veya test etmek için kullanılır. Reflection özelliği, CLI (Command Line Interface) araçları ile sunucu hizmetlerini, metotları ve mesajları sorgulama olanağı sağlar.


Soru: gRPC'de error handling nasıl yapılır?

Yanıt: gRPC, genel ve özelleştirilmiş hataları işlemek için çeşitli mekanizmalar sunar. Genel hatalar, HTTP/2 hata kodları aracılığıyla döndürülür. Özel hata durumları ise genellikle, hata mesajını ve kodunu taşıyan bir hata nesnesi aracılığıyla iletir. Ayrıca, hatalı bir RPC çağrısı sonucunda geri dönen metadata, hata hakkında daha fazla bilgi sağlayabilir.



Örnek Java ve Spring Boot gRPC uygulama kodu


Aşağıda, gRPC'yi kullanarak basit bir "Hello World" uygulaması oluşturmak için bir Java ve Spring Boot örneği bulabilirsiniz. Bu örnek, bir gRPC server (sunucu) ve client (istemci) oluşturur.


Öncelikle, ProtoBuf tanımlarımızı yapalım. Bu dosyayı src/main/proto/helloworld.proto olarak oluşturabilirsiniz:


proto

Copy code

syntax = "proto3";


option java_multiple_files = true;

option java_package = "com.example.grpc";

option java_outer_classname = "HelloWorldProto";

option objc_class_prefix = "HLW";


package helloworld;


// The greeting service definition.

service Greeter {

  // Sends a greeting

  rpc SayHello (HelloRequest) returns (HelloReply) {}

}


// The request message containing the user's name.

message HelloRequest {

  string name = 1;

}


// The response message containing the greetings.

message HelloReply {

  string message = 1;

}

Sonra, gRPC sunucusunu oluşturalım. GreeterService.java dosyasını oluşturun:


package com.example.grpc;


import io.grpc.stub.StreamObserver;

import net.devh.boot.grpc.server.service.GrpcService;


@GrpcService

public class GreeterService extends GreeterGrpc.GreeterImplBase {


    @Override

    public void sayHello(HelloRequest req, StreamObserver<HelloReply> responseObserver) {

        HelloReply reply = HelloReply.newBuilder().setMessage("Hello " + req.getName()).build();

        responseObserver.onNext(reply);

        responseObserver.onCompleted();

    }

}

Spring Boot uygulamasını oluşturun. Application.java dosyasını oluşturun:


package com.example.grpc;


import org.springframework.boot.SpringApplication;

import org.springframework.boot.autoconfigure.SpringBootApplication;


@SpringBootApplication

public class Application {


    public static void main(String[] args) {

        SpringApplication.run(Application.class, args);

    }

}

Son olarak, bir gRPC istemcisini oluşturalım. GrpcClient.java dosyasını oluşturun:


package com.example.grpc;


import io.grpc.ManagedChannel;

import io.grpc.ManagedChannelBuilder;


public class GrpcClient {

    public static void main(String[] args) throws InterruptedException {

        ManagedChannel channel = ManagedChannelBuilder.forAddress("localhost", 9090)

                .usePlaintext()

                .build();


        GreeterGrpc.GreeterBlockingStub stub = GreeterGrpc.newBlockingStub(channel);


        HelloReply helloReply = stub.sayHello(HelloRequest.newBuilder()

                .setName("John")

                .build());


        System.out.println("Response received from server:\n" + helloReply);


        channel.shutdown();

    }

}

Bu örnekteki gRPC server ve client'ınız localhost üzerinde 9090 portunda çalışacaktır. Client "John" isimli bir HelloRequest gönderir ve server bu isteğe "Hello John" mesajını içeren bir HelloReply döndürür.


Bu örnek bir mikro servis mimarisi içinde yer alabilir ve gerçek hayatta birçok farklı servisi ve çok daha karmaşık Protobuf mesajlarını içerebilir.


Not: Bu örnekte "net.devh:grpc-spring-boot-starter" adlı bir kütüphanenin kullanılması gerekmektedir.

REST tam rehber. Restful Web Servis en iyi pratikler, güvenlik, metodlar, versiyonlama, performans, dökümantasyon, testler.


Rest ve Restful arasındaki fark nedir?


REST (Representational State Transfer) ve RESTful terimleri genellikle birbirinin yerine kullanılsa da, aralarında hafif bir fark vardır.

REST, web tabanlı uygulamalar arasında kaynaklar üzerinde işlemleri gerçekleştirmek için kullanılan bir mimaridir. REST, kaynaklara benzersiz bir tanımlayıcı (URI) ile erişmeyi ve HTTP protokolünü kullanarak kaynaklarla etkileşimi temsil eder. REST, HTTP metotlarını (GET, POST, PUT, DELETE vb.) kullanarak kaynaklar üzerinde işlemler yapar ve genellikle JSON veya XML formatında veri değişimini tercih eder.

RESTful, REST prensiplerine uygun olarak tasarlanmış ve uygulanan bir web servisi veya API'yi ifade eder. RESTful, REST mimarisinin prensiplerine uygun olarak kaynak odaklı, durumsuz, birleşik arabirim gibi özellikleri barındıran bir web servisidir. RESTful web servisler, HTTP protokolünü temel alır, kaynakları benzersiz URI'larla temsil eder ve standart HTTP metotlarını kullanarak kaynaklar üzerinde işlemler gerçekleştirir. RESTful API'ler genellikle JSON veya XML formatında veri alışverişi yaparlar.

Yani, RESTful, REST prensiplerine uygun olarak tasarlanmış ve uygulanmış bir web servisi veya API'yi ifade ederken, REST, bu prensipleri ve kaynak odaklı mimariyi temsil eder. Terimler genellikle birbirinin yerine kullanılsa da, RESTful terimi daha spesifik bir şekilde REST prensiplerine uygun olan web servislerini ifade eder.









Restful Web Servis best practises nedir?

  1. Kaynakları İyi Tanımlayın: RESTful Web Servislerinde, her şey bir "kaynak" olarak görülür. Bir kaynak, bir kullanıcı, bir ürün, bir görev vb. olabilir. Her kaynağın eşsiz bir URI'si vardır ve genellikle bu URI'ler, kaynağın ne olduğunu ve nasıl kullanılacağını anlaşılır bir şekilde yansıtır. Örneğin, "/users" URI'si tüm kullanıcıları, "/users/123" URI'si ise ID'si 123 olan kullanıcıyı temsil eder.
  2. HTTP Metotlarını Doğru Kullanın: HTTP, belirli bir kaynak üzerinde gerçekleştirilebilecek işlemler için bir dizi standart metot tanımlar. Bunlar arasında GET (kaynağı al), POST (yeni kaynak oluştur), PUT (kaynağı tamamen güncelle), PATCH (kaynağı kısmen güncelle), DELETE (kaynağı sil) gibi metotlar bulunur.
  3. Durum Kodlarını Kullanın: HTTP durum kodları, bir isteğin sonucunu temsil eder. Örneğin, "200 OK" başarılı bir isteği, "404 Not Found" bir kaynağın bulunamadığını ve "500 Internal Server Error" sunucu tarafındaki bir hatayı gösterir.
  4. Hata Mesajlarını Açıkça Belirtin: Hata durumunda, hatanın nedenini belirten açık bir mesaj döndürmek önemlidir. Bu, API'nın kullanıcılarına problemi çözmeleri için gereken bilgileri sağlar.
  5. Veriyi Yapılandırın: RESTful Web Servisler genellikle JSON veya XML formatında veri döndürür. Bu formatlar, veriyi yapılandırmak ve anlamak için standart ve yaygın bir yol sağlar.
  6. Sürüm Yönetimi: API'nız zamanla değişecektir ve bu değişiklikler bazen geriye dönük uyumlu olmayabilir. Bu nedenle, API'nızın sürümünü belirtmek ve yönetmek önemlidir. Böylece, eski sürümleri kullanan müşteriler hizmetten kesilmez.
  7. Güvenlik: RESTful Web Servisler, genellikle hassas verileri taşıdığından güvenlik önemlidir. Kimlik doğrulama ve yetkilendirme, veri şifreleme ve saldırılara karşı koruma gibi tekniklerin uygulanması gerekir.
  8. Ölçeklenebilirlik ve Performans: Servislerin hızlı ve ölçeklenebilir olması önemlidir. Bu, büyük veri setleri ve yüksek trafikli durumlarla başa çıkmak için gereklidir. Önbellekleme ve veri verimliliği gibi teknikler bu konuda yardımcı olabilir. HTTP headers'ları, verinin ne zaman ve nasıl önbelleğe alınacağını belirlemek için kullanılabilir. Ayrıca, sunucunun kaynaklarından tasarruf etmek ve daha hızlı yanıtlar sağlamak için hafif veri formatları (örneğin, JSON) kullanılabilir.
  9. Dokümantasyon: API'nızın kullanımını anlamak için net, eksiksiz ve güncel bir dökümantasyon sağlamak çok önemlidir. Bu, API'nızı kullanan geliştiricilere neyin nasıl çalıştığını anlamalarında yardımcı olur. Dökümantasyon, API'nın kaynakları, metotları, hata mesajları ve başka herhangi bir önemli bilgiyi içermelidir.
  10. Testler: API'nızı güvenilir ve kararlı hale getirmek için otomatik testler yazmalısınız. Bu testler, API'nın belirli işlevlerini kontrol eder ve bir şeylerin yanlış gittiğini belirtir. Otomatik testler, hataların erken bulunmasını ve düzeltilmesini sağlar, böylece API'nızın sürekli olarak doğru ve beklenen şekilde çalıştığından emin olabilirsiniz.

Bu öneriler, RESTful Web Servislerinizin hem geliştiricilere hem de son kullanıcılara fayda sağlamasına yardımcı olacaktır. Her ne kadar bu öneriler genel kabul görmüş olsa da, her uygulamanın kendine özgü gereksinimleri vardır ve bu nedenle bu en iyi uygulamaların her birinin, belirli bir durumda uygun olup olmadığını değerlendirmek önemlidir.


Kaynak isimlendirmesi nasıl yapılmalıdır?


RESTful API'lerde kaynak isimlendirmesi, tutarlı, anlaşılır ve mantıklı olmalıdır. İşte bazı genel kurallar:

  1. Çoğul isimlendirme kullanın: Kaynakları isimlendirirken, çoğul kullanmanız önerilir. Örneğin, bir kullanıcıları temsil eden bir kaynak için /user yerine /users kullanımı daha uygundur. Bunun sebebi, bir kaynağın genellikle birden çok örneğini yönetme ihtimalinizin olmasıdır.
  2. Nesne içeriğine dayalı isimlendirme yapın: Kaynaklar, içerdikleri bilgilere dayalı olarak isimlendirilmelidir, yani ne olduklarını, neyi temsil ettiklerini yansıtmalıdır. Yani /users/123 yerine /getuser?id=123 daha az tercih edilen bir yaklaşımdır.
  3. Hiyerarşiyi kullanın: Bir kaynağın başka bir kaynağın alt kaynağı olduğu durumlarda, hiyerarşiyi kullanın. Örneğin, belirli bir kullanıcının blog gönderilerini temsil eden bir kaynak için /users/123/posts kullanabilirsiniz.
  4. Durumları kaynak olarak modellemeyin: Durumları temsil etmek için kaynaklar oluşturmayın. Yani, bir kullanıcıyı etkinleştirmek için /users/123/activate yerine, kullanıcıyı temsil eden kaynağı güncelleyen bir HTTP PUT veya PATCH isteği kullanın.
  5. Karmaşık sorgulamalar için query parametrelerini kullanın: Karmaşık sorgulamalar (filtreleme, sıralama, vb.) için URL query parametrelerini kullanın. Örneğin, /users?sortBy=age&order=desc.
  6. Okunabilir ve anlaşılır olun: Kaynak isimlendirmesi anlaşılır olmalıdır. Bir başkası API'nize baktığında, hangi kaynağın ne olduğunu anlamalıdır.

Her zaman genel kabul görmüş bu standartları takip etmek iyi bir fikirdir, çünkü bu yaklaşım, API'nizin diğer geliştiriciler tarafından kolayca anlaşılmasını ve kullanılmasını sağlar.


Versiyonlama nasıl yapılır?


Web API'lerinde versiyonlama, genellikle API'nın zamanla evrileceği ve bu değişikliklerin bazen mevcut kullanıcıları etkileyebileceği gerçeğini kabul ederek yapılır. Versiyonlama, API'yi kullanan uygulamaların yeni sürümdeki değişikliklere hazırlanmasını sağlar. İşte API versiyonlamanın bazı yaygın yaklaşımları:

  1. URI'de Versiyonlama: Bu yaklaşımda, API versiyon numarası doğrudan URI'ye dahil edilir. Örneğin, https://api.example.com/v1/users.
  2. HTTP Headers'da Versiyonlama: Bu yaklaşımda, istemciden gelen HTTP headers içinde versiyon bilgisi taşınır. Örneğin, bir Accept header'ı şu şekilde olabilir: Accept: application/vnd.example.com+json; version=1.0.
  3. Query Parameter'ında Versiyonlama: Bu yaklaşımda, API versiyonu URL'nin bir query parameter'i olarak geçerilir. Örneğin, https://api.example.com/users?version=1.

Hangi yaklaşımın seçileceği genellikle kişisel tercihe ve uygulamanın gereksinimlerine bağlıdır. Her yöntemin kendine ait avantajları ve dezavantajları vardır.

Örneğin, URI'de versiyonlama oldukça anlaşılır ve kullanımı kolaydır, ancak bu yaklaşımın semantik URL prensipleriyle tam olarak uyuşmadığını savunanlar da vardır çünkü URL'nin kaynağın kendisini, değil de kaynağın versiyonunu temsil ettiğini söylerler.

HTTP headers'da veya query parameter'ında versiyonlama semantik URL prensipleriyle daha uyumlu olabilir ancak bu yaklaşımların kullanımı biraz daha karmaşık olabilir ve API'nin kullanımını denemek veya hata ayıklamak için standart bir web tarayıcısını kullanmayı zorlaştırabilir.

Hangi yöntem seçilirse seçilsin, önemli olan versiyonlama stratejisinin tutarlı bir şekilde uygulanması ve API kullanıcılarına net bir şekilde belgelenmiş olmasıdır.


Http metotları nasıl kullanılmalıdır?


HTTP metotları, bir RESTful API'nin temelini oluşturur ve bir kaynakla ne tür bir işlem yapılacağını belirler. Her bir HTTP metodu belirli bir işlem türüne karşılık gelir. İşte en yaygın kullanılan HTTP metotları ve nasıl kullanılması gerektiği:

  1. GET: Bu metot, belirli bir kaynağı veya kaynak koleksiyonunu sorgulamak için kullanılır. GET metodu yalnızca veriyi okur ve herhangi bir durumu değiştirmez. Dolayısıyla, aynı GET isteğini tekrar tekrar yapmak her zaman aynı sonucu vermelidir (bu özelliğe idempotentlik denir).
  2. POST: Bu metot, yeni bir kaynak oluşturmak için kullanılır. POST isteği, sunucuya yeni bir kaynak oluşturmak için gereken bilgileri içerir. Yeni oluşturulan kaynak genellikle, istemcinin daha sonra kullanabilmesi için bir URI ile birlikte döndürülür.
  3. PUT: Bu metot, bir kaynağın tamamen güncellenmesi için kullanılır. PUT isteği, sunucuya kaynağın yeni durumunu içerir. Eğer belirtilen URI'de bir kaynak yoksa, PUT metodu yeni bir kaynak oluşturabilir.
  4. PATCH: Bu metot, bir kaynağın kısmen güncellenmesi için kullanılır. Yani, yalnızca belirli alanları günceller. PATCH isteği, kaynağın hangi kısmının nasıl değiştirileceğini belirten bir dizi talimatı sunucuya gönderir.
  5. DELETE: Bu metot, belirli bir kaynağın silinmesi için kullanılır.
  6. OPTIONS: Bu metot, hedef kaynakla ilgili iletişim seçeneklerini açıklar ve bir 'preflight' isteği olarak kullanılır, genellikle CORS (Cross-Origin Resource Sharing) durumlarında.

Bu metotların her biri, belirli bir işlem türüne karşılık gelir ve API'nin semantiğini oluşturur. HTTP metotlarını doğru kullanmak, API'nin anlaşılmasını ve kullanılmasını kolaylaştırır ve ayrıca hataların ve yanılgıların önlenmesine yardımcı olur.


Bu metotlar için örnek senaryolar verirmisin?


Elbette, HTTP metotlarının kullanımına dair bazı örnek senaryolar aşağıdaki gibidir:

  1. GET: Bu metot genellikle bir web sitesinin bir sayfasını ziyaret ettiğimizde kullanılır. Örneğin, bir blog sitesinde bir blog yazısını görüntülemek için GET isteği kullanılır. URL şuna benzer olabilir: https://www.blogsite.com/posts/123.
  2. POST: Diyelim ki bir forumda yeni bir mesaj oluşturuyorsunuz. Bu durumda, sunucuya yeni mesajınızın içeriği ile birlikte bir POST isteği gönderilir. URL şuna benzer olabilir: https://www.forumsite.com/posts.
  3. PUT: Diyelim ki bir online alışveriş sitesinde adres bilgilerinizi güncelliyorsunuz. Bu durumda, sunucuya adres bilgilerinizi içeren bir PUT isteği gönderilir. URL şuna benzer olabilir: https://www.shoppingsite.com/users/123/address.
  4. PATCH: Bir blog yazısının sadece başlığını güncelliyorsanız, bu durumda bir PATCH isteği kullanılır. İsteğin içeriği yalnızca yeni başlığı içerir. URL şuna benzer olabilir: https://www.blogsite.com/posts/123.
  5. DELETE: Diyelim ki bir forumda kendi oluşturduğunuz bir mesajı silmek istiyorsunuz. Bu durumda, ilgili mesajı silmek için sunucuya bir DELETE isteği gönderilir. URL şuna benzer olabilir: https://www.forumsite.com/posts/123.
  6. OPTIONS: Bu metot genellikle tarayıcı tarafından otomatik olarak kullanılır, genellikle bir CORS preflight isteği olarak. Bir web uygulaması bir API'ye bir istek göndermeyi planlıyorsa, tarayıcı önce bir OPTIONS isteği gönderir ve sunucu hangi metotların (POST, PUT, DELETE vb.) ve hangi kökenlerin izinli olduğunu belirtir. Bu, genellikle güvenlik nedenleriyle yapılır.

Yukarıdaki örnekler, çeşitli HTTP metotlarının tipik kullanımlarının basit örnekleridir ve gerçek dünyada çok daha karmaşık ve çeşitli senaryolar olabilir.


HTTP metotlarına karşılık gelen yaygın kullanılan HTTP yanıt kodları şunlardır:

  1. GET: Sunucu, istemcinin talep ettiği kaynağı başarıyla döndürdüğünde genellikle 200 (OK) yanıt kodunu döner. Eğer kaynak bulunamazsa, 404 (Not Found) yanıt kodu dönebilir.
  2. POST: Sunucu, istemcinin veri gönderdiği ve başarıyla işlendiği durumda genellikle 201 (Created) yanıt kodunu döner. Eğer sunucu veriyi kabul edemezse, 400 (Bad Request) veya 422 (Unprocessable Entity) yanıt kodları dönebilir.
  3. PUT: Sunucu, istemcinin veriyi güncellediği durumda genellikle 200 (OK) veya 204 (No Content) yanıt kodunu döner. Eğer güncelleme başarısız olursa, 400 (Bad Request) veya 404 (Not Found) gibi yanıt kodları dönebilir.
  4. DELETE: Sunucu, istemcinin talep ettiği kaynağı başarıyla sildiğinde genellikle 200 (OK) veya 204 (No Content) yanıt kodunu döner. Eğer silme işlemi başarısız olursa, 400 (Bad Request) veya 404 (Not Found) gibi yanıt kodları dönebilir.
  5. PATCH: Sunucu, istemcinin kısmi güncelleme işlemini başarıyla uyguladığında genellikle 200 (OK) veya 204 (No Content) yanıt kodunu döner. Eğer güncelleme işlemi başarısız olursa, 400 (Bad Request) veya 404 (Not Found) gibi yanıt kodları dönebilir.

Bu, genel olarak kabul gören yanıt kodlarına bir örnektir. Ancak, API tasarımı ve iş gereksinimlerine göre yanıt kodları değişebilir. Her durumda, uygun yanıt kodlarının kullanılması ve istemciye uygun bilgilerin sağlanması önemlidir.


Genel olarak Http status codları ve anlamları ve en önemlileri


HTTP durum kodları, bir HTTP isteğine sunucunun yanıtını ifade eden üç haneli kodlardır. Bu durum kodları, istemciye işlemin sonucunu bildirmek için kullanılır. İşte yaygın olarak kullanılan bazı HTTP durum kodları ve anlamları:

  1. 1xx Bilgilendirme (Informational)
  • 100: Devam Et (Continue)
  • 101: Protokol Değiştir (Switching Protocols)
  • 102: İşlem Devam Ediyor (Processing)
  1. 2xx Başarılı (Successful)
  • 200: Tamam (OK)
  • 201: Oluşturuldu (Created)
  • 202: Kabul Edildi (Accepted)
  • 204: İçerik Yok (No Content)
  1. 3xx Yönlendirme (Redirection)
  • 300: Birden Çok Seçenek (Multiple Choices)
  • 301: Kalıcı Yönlendirme (Moved Permanently)
  • 302: Geçici Yönlendirme (Found)
  • 304: Değişmedi (Not Modified)
  1. 4xx İstemci Hatası (Client Error)
  • 400: Hatalı İstek (Bad Request)
  • 401: Yetkisiz (Unauthorized)
  • 403: Yasak (Forbidden)
  • 404: Bulunamadı (Not Found)
  • 405: İzin Verilmedi (Method Not Allowed)
  • 409: Çakışma (Conflict)
  1. 5xx Sunucu Hatası (Server Error)
  • 500: Sunucu Hatası (Internal Server Error)
  • 502: Geçersiz Ağ Geçidi (Bad Gateway)
  • 503: Hizmet Kullanılamıyor (Service Unavailable)
  • 504: Zaman Aşımı (Gateway Timeout)

En önemli HTTP durum kodları arasında şunlar bulunur:

  • 200 (OK): İstek başarılı bir şekilde işlendi ve yanıt olarak geçerli veri döndürüldü.
  • 201 (Created): İstekle oluşturulan bir kaynak başarılı bir şekilde oluşturuldu.
  • 400 (Bad Request): İstek hatalı veya geçersiz veri içeriyor.
  • 401 (Unauthorized): İstek yetkilendirme gerektiriyor veya yetkilendirme başarısız oldu.
  • 403 (Forbidden): İstek yasaklandı, kullanıcı yetkili değil.
  • 404 (Not Found): İstek yapılan kaynak bulunamadı.
  • 500 (Internal Server Error): Sunucu bir hata ile karşılaştı ve isteği işleyemedi.

Bu durum kodları, API'lerde yaygın olarak kullanılan ve önemli olan bazı durumları temsil eder. API tasarımında ve uygulamasında, doğru durum kodlarının kullanılması ve uygun şekilde yanıtların oluşturulması önemlidir.



Dokumantosyon nasıl yapılmalıdır? Bunun için kullanılan güncel araçlar ve açıklamaları nelerdir?


API dokümantasyonu, API'nın nasıl kullanılacağını anlatır ve genellikle API'nın işlevselliği, kullanılan metotlar, kullanılabilir endpoint'ler, yanıt formatları ve hata kodları hakkında bilgi verir. İyi bir API dokümantasyonu, API'nın kullanımını kolaylaştırır ve anlaşılabilir kılar. API dokümantasyonu oluşturmak için kullanılabilecek bazı araçlar aşağıdaki gibidir:

  1. Swagger (OpenAPI): Swagger, en popüler API dokümantasyon araçlarından biridir. Swagger, API'nizi dokümante etmenin yanı sıra, API'nizi test etmenize ve hata ayıklamanıza da yardımcı olabilir. Swagger UI, interaktif bir dokümantasyon oluşturmanıza olanak sağlar, böylece kullanıcılar API'yi doğrudan web tarayıcısından deneyebilir. Ayrıca, Swagger, OpenAPI özelliklerini destekler, bu da API'nizin daha geniş bir araç seti ile uyumlu olmasını sağlar.
  2. Postman: Postman, API'lerin geliştirilmesini, test edilmesini, dokümante edilmesini ve paylaşılmasını sağlayan bir platformdur. Postman, API dokümantasyonunu otomatik olarak oluşturur ve günceller, böylece geliştiricilerin API'yi kullanmaya başlamasını kolaylaştırır. Postman ayrıca, API isteklerini ve yanıtlarını organize etmek için kapsamlı bir araç seti sunar.
  3. Apiary (Blueprint): Apiary, API Blueprint adlı bir API dokümantasyon standardını kullanır. Apiary, API'nizi tasarlamak, prototip oluşturmak ve dokümante etmek için kullanılabilir. API Blueprint, API tasarımını ve planlamasını kolaylaştırmak için basit ve erişilebilir bir dil kullanır.
  4. ReDoc: ReDoc, OpenAPI/Swagger özelliklerine dayalı API dokümantasyonu oluşturmanızı sağlar. Çok basit ve kolay anlaşılır bir kullanıcı arayüzü sağlar. ReDoc, dokümantasyonunuzu tek bir HTML dosyasına dönüştürerek paylaşmanızı sağlar.
  5. Slate: Slate, API dokümantasyonu oluşturmanıza yardımcı olabilecek başka bir açık kaynaklı araçtır. Slate, API dokümantasyonunuzu sol tarafta açıklamalar ve sağ tarafta kod örnekleri olan iki sütunlu bir biçimde oluşturmanızı sağlar.

Dokümantasyon araçlarını seçerken, API'nizin ihtiyaçlarına, takımınızın beceri seviyesine ve tercihlerine ve mevcut teknoloji yığınınıza bağlı olarak hangi özelliklerin en önemli olduğuna dikkat etmek önemlidir. Aşağıda bazı önemli özellikler ve hususlar bulunmaktadır:

  1. Kullanıcı Dostu: Aracın kullanımı kolay ve anlaşılır olmalıdır. Dokümantasyon, geliştiriciler ve kullanıcılar tarafından kolayca okunabilmeli ve anlaşılabilmelidir.
  2. Interaktiflik: Kullanıcıların API'yi doğrudan dokümantasyondan test edebilmesi çok yararlıdır. Bu, API'nin nasıl çalıştığını anlamalarına yardımcı olur ve ayrıca hata ayıklama sürecini kolaylaştırır.
  3. Otomatik Güncellemeler: API'nizdeki değişikliklerin otomatik olarak dokümantasyona yansıtılması idealdir. Bu, dokümantasyonun her zaman güncel ve doğru kalmasını sağlar.
  4. Dil Desteği: API'niz çeşitli dillerde kullanılacaksa, dokümantasyon aracının bu diller için kod örnekleri sunabilmesi önemlidir.
  5. Hata Kodları ve Mesajları: İyi bir API dokümantasyonu, olası hata kodlarını ve bu hataların ne anlama geldiğini açıkça belirtmelidir. Bu, hata ayıklama sürecini daha kolay ve hızlı hale getirir.
  6. Belgelendirme Yönetimi: Dokümantasyonun sürümünü kontrol etmek, farklı versiyonlar arasında geçiş yapmak ve değişikliklerin izini sürmek önemlidir.

Tüm bu özellikler ve ihtiyaçlar göz önüne alındığında, API dokümantasyonu oluşturmak için en uygun aracı seçebilirsiniz. Her aracın kendine özgü güçlü ve zayıf yönleri vardır, bu yüzden sizin için en iyi olanı seçmek için biraz araştırma yapmanız gerekebilir.


Güvenliği sağlama yolları nelerdir? Detaylarıyla açıklar mısın?


RESTful Web Servislerin güvenliğini sağlamak, oldukça önemli bir konudur. Çeşitli güvenlik önlemleri ve stratejileri aşağıda detaylandırılmıştır:

  1. HTTPS Kullanımı: HTTPS, verilerin istemci ile sunucu arasında güvenli bir şekilde iletilmesini sağlar. HTTPS, HTTP'ye ek olarak SSL/TLS protokolünü kullanır ve bu da verinin şifrelenerek iletilmesini sağlar. Bu, verinin dinlenmesini veya değiştirilmesini önler.
  2. Kimlik Doğrulama: Kimlik doğrulama, bir kullanıcının kim olduğunu belirlemeyi sağlar. Bu genellikle bir kullanıcı adı ve şifre kombinasyonu ile gerçekleştirilir. OAuth gibi protokoller, kimlik doğrulama için kullanılabilir ve ayrıca üçüncü taraf servislerle güvenli bir şekilde entegrasyonu sağlar.
  3. Yetkilendirme: Kimlik doğrulamadan sonra, yetkilendirme adımı bir kullanıcının neye erişebileceğini belirler. Bu, belirli kaynaklara veya işlemlere erişimin kontrol edilmesini sağlar. Örneğin, bir kullanıcının sadece kendi profil bilgilerini güncelleyebilmesini sağlamak için yetkilendirme kullanılır.
  4. Rate Limiting (İstek Sınırlama): Rate limiting, bir kullanıcının belirli bir zaman diliminde yapabileceği maksimum istek sayısını sınırlar. Bu, sunucunun aşırı yüklenmesini önler ve aynı zamanda DDoS saldırılarına karşı bir önlem olabilir.
  5. Input Validation (Giriş Doğrulama): Kullanıcıdan gelen verinin doğru ve güvenli olduğunu doğrulamak önemlidir. Bu, kötü niyetli verinin sisteme girişini önler ve ayrıca SQL enjeksiyonu gibi saldırılara karşı koruma sağlar.
  6. Hata Mesajlarının Dikkatli Olarak Yönetilmesi: Hata mesajları, yararlı bilgiler sağlarlar, ancak aynı zamanda hassas bilgileri de ifşa edebilirler. Örneğin, belirli bir hata mesajı, bir saldırganın veritabanı yapınızı çözmesine yardımcı olabilir. Bu nedenle, hata mesajlarının kullanıcıya ne kadar bilgi verdiği konusunda dikkatli olunmalıdır.
  7. Güvenlik Başlıkları: HTTP başlıkları, bir web uygulamasının güvenliğini artırabilir. Örneğin, "Content-Security-Policy" başlığı, belirli türdeki içeriklerin yüklenmesini sınırlayabilir. Bu, cross-site scripting (XSS) ve veri enjeksiyonu saldırılarına karşı koruma sağlar. Başka bir örnek "X-Content-Type-Options" başlığıdır. "X-Content-Type-Options: nosniff" ayarı, tarayıcıya sunucunun belirttiği içerik türüne (MIME tipine) uymasını söyler ve MIME türüne dayalı saldırıları önler.
  8. Token Tabanlı Yetkilendirme: Kimlik bilgilerin her seferinde sunucuya gönderilmesi yerine, kimlik doğrulama sonucunda bir token oluşturulur ve bu token istemciye gönderilir. İstemci, gelecekteki isteklerini bu token ile birlikte gönderir. Tokenlar genellikle belirli bir süre sonra geçersiz hale gelir. JWT (JSON Web Token) bu amaçla yaygın olarak kullanılır.
  9. API Güvenlik Duvarları: Web Application Firewalls (WAF) veya API security gateways gibi araçlar, API'nize yapılan istekleri denetleyerek kötü amaçlı aktiviteleri engeller. Bu araçlar genellikle kötü niyetli IP adreslerini, anormal trafik desenlerini ve bilinen güvenlik açıklıklarını tespit eder.
  10. API Güvenliği Standartlarına Uygunluk: OWASP gibi kuruluşlar, API güvenliği ile ilgili bir dizi öneri ve en iyi uygulamalar sunar. Bu standartları ve kılavuzları takip etmek, API'nizi daha güvenli hale getirebilir.

Her bir önlem, API'nizin güvenliğini artırmak için kendi başına önemlidir, ancak en iyi sonuçları elde etmek için genellikle bir arada kullanılırlar. Bununla birlikte, API'nizin belirli ihtiyaçları ve uygulama bağlamı, hangi güvenlik önlemlerinin en uygun olduğunu belirleyecektir.


Kimlik doğrulama hangi yöntemlerle yapılabilir, bu yöntemleri detaylı açıklar mısın?


Web API'lerinde kimlik doğrulama için birkaç farklı yöntem kullanılabilir. Her bir yöntemin kendine ait avantajları ve dezavantajları vardır. Aşağıda en yaygın kullanılan birkaç yöntem listelenmiştir:

  1. HTTP Basic Authentication: Bu yöntem, en basit kimlik doğrulama yöntemlerinden biridir. Kullanıcı adı ve şifre, her istekte Authorization başlığına eklenir. Bu bilgiler Base64 kodlaması ile kodlanır. Ancak bu yöntem çok güvenli değildir çünkü Base64 kodlaması, geri çözülebilir ve bu da kullanıcı adı ve şifrenin çalınmasına yol açabilir. Bu sebeple, bu yöntemi kullanırken mutlaka HTTPS kullanılması önerilir.
  2. API Key: API anahtarları, genellikle bir kullanıcının kimliğini doğrulamak ve erişim haklarını kontrol etmek için kullanılır. API anahtarı genellikle HTTP başlık bilgisine eklenir ve her istekle sunucuya gönderilir. API anahtarları genellikle belirli bir hizmete veya endpoint'e erişim için kullanılır ve genellikle kullanım sınırlamaları vardır.
  3. Token-based Authentication (JWT gibi): Token tabanlı kimlik doğrulama, genellikle modern web API'lerinde kullanılır. Bu yöntemde, kullanıcının kimlik bilgileri bir defa kontrol edilir ve kimlik doğrulama başarılı olursa, sunucu bir token oluşturur ve bu token, istemciye gönderilir. İstemci, bu tokenı her istekte Authorization başlığında sunucuya geri gönderir. JWT (JSON Web Token) en popüler token tabanlı kimlik doğrulama yöntemlerinden biridir ve token içinde farklı türden veri saklanabilir.
  4. OAuth: OAuth, kullanıcının bir uygulamanın başka bir uygulama adına eylemde bulunmasına izin veren açık bir standardıdır. Örneğin, bir uygulamanın, kullanıcının Twitter hesabında tweet atmaya izin vermesi gibi. OAuth 2.0, en son ve en yaygın kullanılan versiyondur.
  5. OpenID Connect: OpenID Connect, OAuth 2.0'ın bir uzantısıdır ve kimlik doğrulama için kullanılır. Kullanıcıyı doğruladıktan sonra, bir kimlik tokenı (genellikle bir JWT) oluşturur ve bu token, istemciye gönderilir.

Kimlik doğrulama yöntemi seçerken, API'nizin gereksinimlerini, kullanıcılarınızın ihtiyaçlarını ve uygulamanızın genel güvenlik profilini dikkate almalısınız. Örneğin, OAuth veya OpenID Connect, üçüncü taraf hizmetlerle entegrasyon gerektiren durumlar için iyi bir seçenek olabilir


OAuth 2.0'ı detaylı anlatır mısın?


OAuth 2.0, kullanıcıların bir uygulamayı başka bir uygulamayla güvenli bir şekilde entegre etmelerine olanak sağlayan bir protokoldür. OAuth 2.0, genellikle kullanıcıların bir uygulamadan diğerine veri paylaşmasını sağlar.

Örneğin, kullanıcılar bir uygulamanın (kullanıcının adına eylemde bulunabilen 'istemci') başka bir uygulama (genellikle 'sağlayıcı' olarak adlandırılır) ile etkileşim kurmasına izin verebilir. Kullanıcılar Twitter'da bir tweet göndermek, Google Drive'da bir dosyayı paylaşmak veya Facebook'ta bir fotoğraf yayınlamak için OAuth 2.0'ı kullanabilir.

OAuth 2.0 protokolünün genel akışı aşağıdaki gibidir:

  1. İstemci, kullanıcıdan bir yetki kodu almak için sağlayıcıya yönlendirir. Bu genellikle bir giriş ekranı üzerinden gerçekleşir. Kullanıcı, istemcinin belirli eylemleri gerçekleştirmesine izin verirse, bir yetki kodu sağlanır.
  2. Kullanıcı, yetki kodunu istemciye yönlendirir. Bu genellikle bir yönlendirme URL'si aracılığıyla yapılır.
  3. İstemci, yetki kodunu ve kendi kimlik bilgilerini (istemci ID ve istemci sırrı) kullanarak sağlayıcıya bir erişim tokeni talep eder.
  4. Sağlayıcı, istemcinin kimlik bilgilerini ve yetki kodunu doğrular. Eğer her şey doğruysa, bir erişim tokeni verir.
  5. İstemci, bu erişim tokenini kullanarak, kullanıcının adına belirli işlemleri gerçekleştirir.

Bu süreç, kullanıcının kimlik bilgilerinin (örneğin kullanıcı adı ve şifresi) istemciye hiçbir zaman geçmemesini sağlar. Bunun yerine, istemci yalnızca belirli eylemleri gerçekleştirmek için kullanabileceği bir erişim tokeni alır. Bu, güvenliği artırır ve kullanıcının kontrolünü elinde tutmasını sağlar.

OAuth 2.0'ın dört farklı akışı vardır: Authorization Code (Yetki Kodu), Implicit (Belirsiz), Resource Owner Password Credentials (Kaynak Sahibi Şifre Kimlik Bilgileri) ve Client Credentials (İstemci Kimlik Bilgileri). Her biri, belirli bir senaryoda kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Örneğin, Yetki Kodu akışı, üçüncü taraf uygulamalar için önerilir, çünkü en güvenli akıştır.

OAuth 2.0, geniş destek ve adaptasyon, genişletilebilirlik ve kullanım kolaylığı nedeniyle birçok modern web API'sinde kullanılır.


OpenID Connect'i anlatabilir misin?



OpenID Connect (OIDC), OAuth 2.0 protokolü üzerinde kimlik doğrulama katmanı sağlayan bir standardıdır. OAuth 2.0'ın aksine, OpenID Connect kullanıcı kimliğini doğrulama bilgisi olarak sağlar.

OpenID Connect'in temel amacı, kullanıcının kimliğini doğrulamak ve kullanıcıya ait temel profil bilgilerini alabilmektir. OIDC, "Kim bu kişi?" sorusuna yanıt verirken, OAuth 2.0 "Bu kişiye ne izinler verildi?" sorusuna yanıt verir.

OIDC'de önemli olan kavramlardan biri 'ID Token' adı verilen bir yapıdır. ID Token, bir JSON Web Token (JWT) olup, kimlik doğrulama sunucusu tarafından dijital olarak imzalanır. İmzalanmış bu token, kullanıcının kim olduğuna dair bilgileri ve tokenın doğrulanabilir olduğunu gösterir.

OpenID Connect, aşağıdaki bilgileri sağlar:

  1. Kimlik Doğrulama: OpenID Connect, kullanıcının kim olduğunu ve kullanıcının kimliğini doğrulayacak bilgileri sağlar.
  2. Temel Kullanıcı Bilgileri: OpenID Connect, "UserInfo Endpoint" aracılığıyla kullanıcının temel profil bilgilerini sağlar. Bu bilgiler, kullanıcı adı, e-posta, resim ve diğer profil bilgileri olabilir.

OpenID Connect'in bir OAuth 2.0 akışındaki kullanımı genellikle şöyledir:

  1. Kullanıcı, istemci uygulamada bir oturum açma işlemi başlatır.
  2. İstemci uygulama, kimlik doğrulama sunucusuna bir OAuth 2.0 yetkilendirme isteği yapar ve bu istek 'openid' kapsamını (scope) içerir.
  3. Kullanıcı, kimlik bilgilerini girer ve istemci uygulamanın kendisi adına hareket etmesine izin verir.
  4. Kimlik doğrulama sunucusu, bir 'Authorization Code' oluşturur ve bunu istemciye geri gönderir.
  5. İstemci, bu 'Authorization Code' ile bir 'Access Token' ve 'ID Token' talep eder.
  6. Kimlik doğrulama sunucusu, 'Access Token' ve 'ID Token' oluşturur ve bunları istemciye gönderir.
  7. İstemci, 'ID Token'ı doğrular ve kullanıcıyı oturum açmış olarak kabul eder.

OpenID Connect, birçok modern uygulamanın 'Single Sign-On' (Tek Oturum Açma) yeteneklerini kolaylaştırmak için kullandığı önemli bir teknolojidir. Google, Microsoft ve diğer birçok büyük teknoloji şirketi, OpenID Connect'i kendi kimlik doğrulama hizmetlerinde kullanır.


JWT tabanlı Rest güvenliği nasıl sağlanır? Token içinde hangi bilgiler mevcuttur? JWT token akışı nasıl olur?


JWT (JSON Web Token) tabanlı kimlik doğrulama, modern RESTful uygulamalarında yaygın bir güvenlik yaklaşımıdır. JWT tokenları, durum bilgisi saklama gerekliliğini ortadan kaldırdığı için özellikle durumsuz API tasarımları için uygundur.

JWT'nin üç bölümü vardır:

  1. Header: Tokenın türünü ve kullanılan imzalama algoritmasını içerir. Genellikle base64 kodlanır.
  2. Payload: Token içinde taşınan verileri veya 'claims'leri içerir. Bu, genellikle kullanıcı kimlik bilgileri, tokenın süresi ve diğer verilerdir. Bu da genellikle base64 kodlanır.
  3. Signature: İlk iki bölümün (header ve payload) birleştirilip hashlenmesi ve bu hashlenen değerin bir 'secret' ile imzalanmasıyla elde edilir.

Bir JWT tokenı genellikle "header.payload.signature" formatında bir string olarak gösterilir.

JWT tabanlı kimlik doğrulama akışı genellikle aşağıdaki gibi işler:

  1. Kullanıcı, kimlik bilgileri (kullanıcı adı ve şifre gibi) ile birlikte bir kimlik doğrulama isteği gönderir.
  2. Sunucu, kimlik bilgilerini doğrular. Eğer kimlik bilgileri geçerliyse, sunucu bir JWT tokenı oluşturur. Bu token, sunucu tarafından belirlenen payload bilgilerini ve genellikle bir süre bilgisini içerir.
  3. Sunucu, oluşturduğu JWT tokenını yanıt olarak kullanıcıya gönderir.
  4. Kullanıcı, daha sonraki isteklerinde bu JWT tokenını 'Authorization' başlığında taşır, genellikle 'Bearer' önekinin arkasında.
  5. Sunucu, her istekte gelen JWT tokenını doğrular. Eğer token geçerli ve süresi dolmamışsa, isteği işler. Eğer token geçersizse veya süresi dolmuşsa, bir hata mesajı döner.

Bu yaklaşımın güvenliği, 'secret'in güvende tutulmasına bağlıdır - eğer 'secret' kötü niyetli bir kişi tarafından ele geçirilirse, o kişi geçerli JWT tokenları oluşturabilir. Bu yüzden 'secret'in güvenli bir şekilde saklanması ve düzenli olarak değiştirilmesi önemlidir. Ayrıca, JWT tokenlarında hassas bilgilerin saklanmaması önemlidir, çünkü bu bilgiler base64 ile kodlanır ve kolayca çözülebilir.

JWT tabanlı kimlik doğrulama, birçok farklı programlama dili ve çerçeve tarafından desteklenir ve genellikle iyi belgelenmiştir. 


Refresh token'ı da detaylı olarak anlat


JWT tokenlarının bir süre bilgisi veya ömrü olması yaygındır. Bu ömrün dolması, kullanıcının tekrar oturum açması gerektiği anlamına gelir. Bu, özellikle kullanıcının sürekli etkin olmadığı durumlarda güvenlik riskini azaltır. Ancak, bu aynı zamanda kullanıcı deneyimi açısından bir sorun olabilir - kullanıcılar sürekli olarak oturum açmak zorunda kalmak istemeyebilir.

Bu sorunu çözmek için, 'refresh token'lar kullanılır. Bir refresh token, uzun ömürlü bir token olup, kullanıcının yeni bir 'access token' (genellikle JWT olan) almasını sağlar. Bu, kullanıcının sürekli olarak oturum açmak zorunda kalmadan etkin kalabilmesini sağlar.

JWT ve refresh token akışı genellikle aşağıdaki gibi çalışır:

  1. Kullanıcı, kimlik bilgileri (kullanıcı adı ve şifre gibi) ile birlikte bir kimlik doğrulama isteği gönderir.
  2. Sunucu, kimlik bilgilerini doğrular. Eğer kimlik bilgileri geçerliyse, sunucu bir JWT tokenı ve bir refresh token oluşturur.
  3. Sunucu, oluşturduğu JWT tokenı ve refresh tokenı yanıt olarak kullanıcıya gönderir.
  4. Kullanıcı, daha sonraki isteklerinde JWT tokenını 'Authorization' başlığında taşır. JWT tokenın süresi dolduğunda, kullanıcı refresh tokenı kullanarak yeni bir JWT tokenı talep eder.
  5. Sunucu, refresh tokenı doğrular ve yeni bir JWT tokenı oluşturur ve bunu kullanıcıya gönderir.

Refresh tokenların genellikle daha uzun bir ömrü vardır, ancak aynı güvenlik önlemleri uygulanmalıdır. Refresh tokenlarının kötü niyetli bir kişi tarafından ele geçirilmesi, o kişinin sürekli olarak geçerli JWT tokenları oluşturabilmesi anlamına gelir. Bu yüzden refresh tokenlarının güvende tutulması önemlidir.

Refresh tokenlar, JWT tabanlı kimlik doğrulamanın önemli bir parçasıdır ve genellikle modern API'lerde bulunurlar. Refresh tokenlarını kullanmak, kullanıcı deneyimini iyileştirirken güvenliği sağlama konusunda bir dengede sağlar.


Neden refresh token varken isteklerde JWT token kullanayım? İşimi refresh token ile çözebilirim


Refresh tokenlar ve JWT tokenlar, birlikte çalışarak güvenli ve kullanıcı dostu bir kimlik doğrulama mekanizması sağlarlar. İşte refresh tokenları ve JWT tokenları birlikte kullanmanın avantajları:

  1. Güvenlik: JWT tokenlar, kısa ömürlüdür ve belirli bir süre sonra geçersiz hale gelirler. Bu, bir saldırganın uzun süre geçerli bir JWT tokenı ele geçirmesini engeller. Refresh tokenlar ise daha uzun ömürlüdür ve yeni JWT tokenlarının alınmasını sağlar. Bu sayede, refresh tokenlarınızın güvenliğini sağlamak için daha sıkı önlemler alabilirsiniz. Refresh tokenlar, kullanıcının kimlik bilgilerini doğrulamak ve yeni bir JWT tokenı almak için kullanılır.
  2. Kullanıcı Deneyimi: JWT tokenlar, her isteğe eklenmesi gereken ek bir veridir. Bu, her isteğin boyutunu artırabilir ve ağ trafiğini etkileyebilir. Refresh tokenlar ise JWT tokenlarını yenilemek için kullanılır. Bu, kullanıcının sürekli olarak oturum açmasını gerektirmeyen bir deneyim sunar. Kullanıcılar, JWT tokenlarını yenilemek için refresh tokenlarını kullanarak oturumlarını sürdürebilirler.
  3. Revokasyon Kontrolü: Refresh tokenlar, kullanıcının oturumunu sonlandırmak veya refresh tokenlarını iptal etmek için bir mekanizma sağlar. Örneğin, kullanıcı hesabını silerse veya şifresini değiştirirse, sunucu refresh tokenı iptal edebilir. Bu sayede, kullanıcının erişimi kontrol edilebilir ve güvenlik riski azaltılabilir.
  4. Daha İyi Ölçeklenebilirlik: JWT tokenları, sunucu tarafında tutulması gereken veriler içerir. Her istekte bu tokenın doğrulanması gereklidir. Refresh tokenlar ise sunucu tarafında saklanabilir ve daha geniş ölçeklenebilirlik sağlar. Bu, sunucunun her istekte JWT tokenının geçerliliğini doğrulaması yerine, refresh tokenın geçerliliğini doğrulamasını sağlar.

Bu nedenlerden dolayı, refresh tokenlar ve JWT tokenlar birlikte kullanılarak daha güvenli ve kullanıcı dostu bir kimlik doğrulama mekanizması oluşturulur. JWT tokenları, her istekte taşınması gereken hafif verilerdir, refresh tokenlar ise yeni JWT tokenlarının alınmasını sağlayarak kullanıcı deneyimini iyileştirir ve güvenliği sağlamak için gerekli kontrolleri sağlar.


Ölçeklendirebilirlik ve performans nasıl sağlanır?



Ölçeklendirilebilirlik ve performans, RESTful Web Servislerin başarılı bir şekilde çalışabilmesi için kritik öneme sahiptir. İşte ölçeklenebilirlik ve performansı sağlamak için bazı önemli noktalar:

  1. Caching (Önbellekleme): Sık kullanılan veya yavaş değişen verileri önbelleğe almak, sunucu yükünü azaltabilir ve yanıt sürelerini iyileştirebilir. Etkili bir önbellekleme stratejisi, istemcilerin tekrarlanan istekleri sunucuya göndermesini engeller ve verileri daha hızlı bir şekilde sunar.
  2. Yük Dengeleme: Yük dengelemesi, gelen istekleri birden fazla sunucu arasında eşit olarak dağıtmayı sağlar. Bu, sunucu üzerindeki yükü dengeler ve daha iyi performans elde edilmesini sağlar. Yük dengeleyiciler genellikle yüksek erişilebilirlik ve ölçeklenebilirlik için kullanılır.
  3. İstemci Önbellekleme: İstemcilerin verileri yerel olarak önbelleğe alması, sunucu üzerindeki yükü azaltır ve yanıt sürelerini hızlandırır. İstemci tarafındaki önbellekleme, sunucuya olan bağımlılığı azaltır ve performansı artırır.
  4. Asenkron İşlemler: Uzun süren veya yoğun işlemleri asenkron hale getirerek performansı iyileştirebilirsiniz. Bu, sunucunun istemciden bağımsız olarak işleri işleyebilmesini sağlar. İstemciye hemen bir yanıt dönmek yerine, işlem sonlandıktan sonra yanıt gönderilebilir.
  5. Veritabanı Optimizasyonu: Veritabanı performansı, genellikle uygulamanın performansını doğrudan etkiler. Veritabanı sorgularının optimize edilmesi, uygun indekslerin kullanılması, veri tabanı işlemlerinin verimli bir şekilde yapılması ve gereksiz veritabanı çağrılarının azaltılması, performansı artıran faktörlerdir.
  6. Ölçeklendirme ve Dağıtık Mimariler: Uygulamayı birden çok sunucu veya bulut ortamında dağıtarak ölçeklenebilirliği artırabilirsiniz. Bu, artan taleplerle başa çıkmak ve yükü paylaştırmak için önemlidir. Dağıtık mimariler, daha yüksek kullanılabilirlik, daha iyi performans ve esneklik sağlar.
  7. İstek Optimizasyonu: İsteklerin optimize edilmesi, gereksiz veri transferini ve ağ trafiğini azaltır. İsteklerde gereksiz bilgilerin kısıtlanması, isteklerin sadeleştirilmesi ve gereksiz veri noktalarının kaldırılması gibi yöntemlerle istek optimizasyonu sağlanabilir. Bu, ağ trafiğini azaltır, sunucu yükünü hafifletir ve daha iyi performans elde edilmesini sağlar.
  8. Ölçüm ve İzleme: Sistemin performansını sürekli olarak izlemek ve ölçmek önemlidir. Bu, potansiyel performans sorunlarını tespit etmek ve iyileştirmeler yapmak için değerli veriler sağlar. Sunucu kaynak kullanımı, yanıt süreleri, hata oranları ve diğer metriklerin izlenmesi, performans sorunlarını belirleme ve çözme sürecinde yardımcı olur.
  9. Optimize Edilmiş Veri Transferi: Veri transferinde boyutu azaltmak için sıkıştırma ve minification gibi teknikler kullanılabilir. Gereksiz beyaz boşlukların kaldırılması, gereksiz karakter kodlamalarının minimize edilmesi ve sıkıştırma algoritmalarının kullanılması, veri transferi performansını artırır.
  10. Önbellekleme Mekanizmaları: Verileri ve hesaplamaları geçici olarak önbelleğe almak, tekrarlanan işlemleri ve veritabanı sorgularını azaltır. Bu, sunucu yükünü azaltır ve yanıt sürelerini hızlandırır. Önbellekleme mekanizmaları, önbelleği güncel ve tutarlı tutmak için dikkatli yönetilmelidir.

Bu önlemler, ölçeklendirilebilir ve performanslı RESTful Web Servislerin sağlanmasına yardımcı olur. Özellikle yüksek trafikli, hızlı yanıt gerektiren veya büyük veri hacmiyle çalışan uygulamalar için bu önlemler önemlidir. Uygulama ihtiyaçlarına ve sistem özelliklerine göre uygun yöntemlerin seçilmesi önemlidir.


Api testleri nasıl yapılır? Test çeşitleri nelerdir? Kullanılan araçlar nelerdir?


API testleri, API'lerin işlevselliğini, performansını, güvenliğini ve doğruluğunu doğrulamak için yapılan testlerdir. API testleri, otomasyon ve manuel testlerin kombinasyonunu içerebilir ve aşağıdaki test çeşitlerini içerebilir:

  1. Birim Testleri: API'nin her bir bileşeninin (fonksiyon, yöntem, endpoint vb.) bağımsız olarak test edildiği düşük seviyeli testlerdir. Genellikle programlama dillerine özgü test çerçeveleri ve araçları kullanılır.
  2. Entegrasyon Testleri: API'nin diğer sistemlerle etkileşimini test etmek için kullanılır. Örneğin, bir API'nin veritabanına veri yazmasını veya diğer hizmetlere çağrı yapmasını test eder. Bu testler genellikle otomatikleştirilmiş test senaryoları kullanılarak yapılır.
  3. Doğrulama Testleri: API'nin doğru sonuçlar üretip üretmediğini doğrulamak için yapılan testlerdir. İsteklere ve yanıtlara odaklanır ve beklenen sonuçlarla karşılaştırma yapar. JSON veya XML şemaları gibi belgelendirme araçları kullanılabilir.
  4. Performans Testleri: API'nin performansını değerlendirmek için yapılan testlerdir. Yüksek trafik veya yoğun iş yükü altında API'nin nasıl performans gösterdiğini ölçmek amacıyla yapılır. Yük testleri, stres testleri ve dayanıklılık testleri gibi farklı alt kategorilere ayrılabilir.
  5. Güvenlik Testleri: API'nin güvenlik açıklarını belirlemek ve doğru güvenlik önlemlerinin uygulandığından emin olmak için yapılan testlerdir. Bu testler, yetkilendirme, kimlik doğrulama, veri bütünlüğü ve diğer güvenlik konularını kapsar.

API testleri için kullanılan bazı araçlar ve çerçeveler şunlardır:

  • Postman: API'leri test etmek, otomatikleştirmek ve belgelendirmek için popüler bir araçtır. İsteği gönderme, yanıtları doğrulama ve test senaryoları oluşturma gibi birçok özelliğe sahiptir.
  • JUnit (Java), NUnit (.NET), pytest (Python): Programlama dillerine özgü test çerçeveleri, birim testlerini API testlerinde kullanmak için yaygın olarak kullanılır.
  • Apache JMeter: API performans testlerini gerçekleştirmek için kullanılan bir yük testi aracıdır. Yüksek trafik altında API'nin performansını ölçmek ve hızlı yanıtlarını doğrulamak için kullanılır.
  • Selenium: API'lerin web tabanlı kullanıcı arayüzleriyle etkileşimini test etmek için kullanılan bir otomasyon aracıdır. Özellikle API'nin bir web arayüzü üzerinden kullanıldığı durumlarda kullanılır.
  • RestAssured: Java tabanlı bir API test çerçevesidir. RESTful API'lerin test edilmesi için kullanılan yaygın bir araçtır. İstekleri gönderme, yanıtları doğrulama, JSON veya XML içeriklerini işleme gibi özellikleri sağlar.
  • SoapUI: Özellikle SOAP tabanlı web hizmetlerinin test edilmesi için kullanılan bir araçtır. WSDL dosyalarını kullanarak API testlerini otomatikleştirmek için kullanılır.
  • JMeter: API'lerin performans testlerini gerçekleştirmek için yaygın olarak kullanılan bir yük testi aracıdır. Ölçeklendirilebilirlik ve performans sorunlarını tespit etmek için kullanılır.
  • WireMock: API testlerinde sahte sunucular oluşturmak ve isteklerin yanıtlarını simüle etmek için kullanılır. Özellikle bağımlı sistemlere veya dış kaynaklara bağlı olmayan test senaryolarında kullanışlıdır.
  • Katalon Studio: Hem API hem de UI testlerini otomatikleştirmek için kullanılan bir test otomasyon aracıdır. API testlerini kaydetme, yeniden kullanma ve raporlama gibi özelliklere sahiptir.

Bu araçlar, API testlerini kolaylaştıran ve otomatikleştiren özelliklere sahiptir. Ancak, her projenin ihtiyaçlarına ve tercihlerine göre farklı araçlar kullanılabilir. Önemli olan, API testlerini planlamak, tasarlamak ve uygun araçları kullanarak güvenilir ve kapsamlı bir şekilde gerçekleştirmektir.

Rastgele İçerik

DonanımHaber

© tüm hakları saklıdır
made with by templateszoo