İngilizcede sık kullanılan bazı deyimler ve Türkçe anlamları ve kullanım senaryoları




ChatGPT

Tabii ki, işte İngilizce'de sık kullanılan bazı deyimler, Türkçe anlamları ve kullanım senaryoları:


"Break a leg" - Kısmet!

Kullanım: Bir arkadaşınıza bir sunum yapmadan önce "Break a leg!" diyebilirsiniz.

"Bite the bullet" - Gözünü karartmak

Kullanım: Bir arkadaşınız zor bir durumu kabul etmek zorunda olduğunda, "It's time to bite the bullet" diyebilirsiniz.

"The ball is in your court" - Top senin sahanda

Kullanım: Bir durumda kararı karşı tarafa bıraktığınızda, "The ball is in your court now" diyebilirsiniz.

"Once in a blue moon" - Ayda bir kere

Kullanım: Çok nadir bir durumu ifade etmek için "I only see him once in a blue moon" diyebilirsiniz.

"A piece of cake" - Çocuk oyuncağı

Kullanım: Bir şeyin kolay olduğunu belirtmek için "That test was a piece of cake" diyebilirsiniz.

"Spill the beans" - Ağzı süt kokmamak

Kullanım: Bir sırrı ifşa etmek için "He spilled the beans about the surprise party" diyebilirsiniz.

"Kill two birds with one stone" - Bir taşla iki kuş vurmak

Kullanım: İki işi bir arada yapmayı ifade ederken "I'll kill two birds with one stone by running errands on my way to the meeting" diyebilirsiniz.

"Let the cat out of the bag" - Kediyi torbadan çıkarmak

Kullanım: Bir sırrı ifşa etmek için "He let the cat out of the bag about their plans" diyebilirsiniz.

"Hit the nail on the head" - Tam onikiden vurmak

Kullanım: Birinin bir durumu tam olarak anladığında, "You've hit the nail on the head" diyebilirsiniz.

"Beat around the bush" - Lafı gevelemek

Kullanım: Birinin konuya dolaylı yoldan girdiğini belirtmek için "Stop beating around the bush and get to the point" diyebilirsiniz.

"You can't judge a book by its cover" - Kitabın kapağına göre yargılamamalı

Kullanım: Birinin dış görünüşüne dayanarak hüküm vermememiz gerektiğini belirtirken, "You can't judge a book by its cover" diyebilirsiniz.

"The early bird gets the worm" - Erken kalkan yol alır

Kullanım: Birine erken hareket etmesinin önemini vurgulamak için, "Remember, the early bird gets the worm" diyebilirsiniz.

"Barking up the wrong tree" - Yanlış ağaca havlamak

Kullanım: Birinin yanılgı içinde olduğunu belirtmek için "You're barking up the wrong tree with that approach" diyebilirsiniz.

"Bite off more than you can chew" - Gücünün yettiğinden daha fazlasını istemek

Kullanım: Birine çok fazla iş yüklediğini söylemek için "Don't bite off more than you can chew" diyebilirsiniz.

"A picture is worth a thousand words" - Bir resim bin kelimeye bedeldir

Kullanım: Bir resmin bir durumu anlatmak için çok etkili olduğunu belirtirken, "As they say, a picture is worth a thousand words" diyebilirsiniz.

"Cut corners" - Kısayolu tercih etmek

Kullanım: Birinin işlerini hızlı yapmak için kısayollar kullandığını belirtmek için "Don't cut corners on this project; we need it done right" diyebilirsiniz.

"Bent out of shape" - Şekilden şekile girmek

Kullanım: Birinin gereğinden fazla endişeli veya sinirli olduğunu belirtmek için "Don't get bent out of shape over this small issue" diyebilirsiniz.

"The tip of the iceberg" - Buz dağının sadece görünen kısmı

Kullanım: Bir problemin sadece küçük bir kısmının göründüğünü belirtmek için "This is just the tip of the iceberg; there's a lot more to this situation than meets the eye" diyebilirsiniz.

"A penny for your thoughts" - Düşüncelerin için bir kuruş

Kullanım: Birinin düşüncelerini paylaşmasını istediğinizde "A penny for your thoughts?" diyebilirsiniz.

"Out of the blue" - Beklenmedik bir anda

Kullanım: Beklenmedik bir durumu ifade etmek için "He called me out of the blue after not speaking for years" diyebilirsiniz.

"On cloud nine" - Yedinci gökte olmak

Kullanım: Çok mutlu ve heyecanlı olduğunuzu belirtmek için, "After I got the promotion, I was on cloud nine" diyebilirsiniz.

"At the drop of a hat" - Bir çırpıda, aniden

Kullanım: Çok hızlı bir şekilde, hiç beklemeden bir şeyi yapabileceğinizi belirtmek için, "I can pack my things and leave at the drop of a hat" diyebilirsiniz.

"The ball is in your court" - Top senin sahanda

Kullanım: Karar verme sırasının karşı tarafta olduğunu belirtmek için, "I've done all I can, the ball is in your court now" diyebilirsiniz.

"Bite the bullet" - Gözünü karartmak

Kullanım: Zor veya hoş olmayan bir şeyi halletmek zorunda olduğunuzda, "I really don't want to call customer service, but I guess I'll just have to bite the bullet" diyebilirsiniz.

"Cut to the chase" - Asıl meseleye gelmek

Kullanım: Konuşmanın önemli kısmına hızlı bir şekilde geçmek istediğinizi belirtmek için, "Cut to the chase, what did they decide?" diyebilirsiniz.

"Hit the sack" - Yatağa girmek, uyumak

Kullanım: Yatağa gitmek üzere olduğunuzu belirtmek için, "I'm really tired. I'm going to hit the sack" diyebilirsiniz.

"Under the weather" - Keyifsiz, hasta

Kullanım: Kendinizi iyi hissetmediğinizi belirtmek için, "I'm feeling a bit under the weather, so I'm going to take a sick day" diyebilirsiniz.

"Raining cats and dogs" - Bardaktan boşanırcasına yağmak

Kullanım: Çok şiddetli yağmur yağdığını belirtmek için, "It's raining cats and dogs out there!" diyebilirsiniz.

"See eye to eye" - Hemfikir olmak

Kullanım: Birisiyle aynı görüşte olduğunuzu belirtmek için, "We don't always see eye to eye, but we get along" diyebilirsiniz.

"Last straw" - Bardağı taşıran son damla

Kullanım: Toleransınızın son noktada olduğunu ifade etmek için, "That's it. This is the last straw. I can't take it anymore" diyebilirsiniz.

"Burning the midnight oil" - Gece geç saatlere kadar çalışmak

Kullanım: Çok geç saatlere kadar çalışmak zorunda olduğunuzu belirtmek için "I have a big exam tomorrow so I'll be burning the midnight oil tonight" diyebilirsiniz.

"Couch potato" - Televizyon bağımlısı, tembel

Kullanım: Çok fazla TV izleyen ve hareketsiz biri hakkında konuşurken, "Don't be such a couch potato, go play outside" diyebilirsiniz.

"Bite your tongue" - Dilini tutmak

Kullanım: Birinin bir şeyi söylememesi gerektiğini belirtmek için, "You should bite your tongue next time instead of saying something rude" diyebilirsiniz.

"Break the ice" - Buzu eritmek

Kullanım: Yeni insanlarla tanışırken gerginliği azaltmak için "Let me break the ice by introducing myself first" diyebilirsiniz.

"Costs an arm and a leg" - Çok pahalı olmak

Kullanım: Çok pahalı bir şey hakkında konuşurken "This car costs an arm and a leg" diyebilirsiniz.

"Cry over spilled milk" - Dökülen sütün ardından ağlamak

Kullanım: Geri alınamayacak bir şey için üzülmemek gerektiğini belirtmek için, "There's no use crying over spilled milk. Let's just move on" diyebilirsiniz.

"Give someone the cold shoulder" - Biriyle ilgilenmemek, omuz soğukluğu göstermek

Kullanım: Birine karşı ilgisiz olduğunuzu belirtmek için, "I didn't do it on purpose, but I think I gave him the cold shoulder" diyebilirsiniz.

"In hot water" - Başının belada olması

Kullanım: Birisi sorunla karşı karşıya olduğunda, "You'll be in hot water if you don't submit your assignment on time" diyebilirsiniz.

"Keep your chin up" - Başını dik tut

Kullanım: Birine moral vermek için "Keep your chin up. Everything will be okay" diyebilirsiniz.

"Kick the bucket" - Ölmek

Kullanım: Halk arasında birinin ölümünü belirtmek için, "I'm afraid old Mr. Johnson finally kicked the bucket" diyebilirsiniz.

Dil öğrenirken, deyimler ve tabirler çok önemlidir çünkü onlar dilin daha doğal ve samimi hissetmesini sağlar. Bu deyimlerin ne zaman ve nasıl kullanılacağını öğrenmek, İngilizce'nin daha ileri seviyelerini anlamanıza yardımcı olacaktır.

Hiç yorum yok

Rastgele İçerik

DonanımHaber

© tüm hakları saklıdır
made with by templateszoo