Client server modelinde polling ve streaming nedir? Hangi yöntem ve protokoller ile gerçekleştirilir?



Client server modelinde pollimg ve streamimg nedir?

Client-server modelinde, "polling" ve "streaming" iki farklı veri alışverişi yöntemidir ve her ikisi de farklı senaryolarda kullanılır.


Polling

Polling, client'ın belirli aralıklarla server'a bir istekte bulunarak veri olup olmadığını kontrol etmesi işlemidir. Eğer yeni veri varsa, server bu veriyi client'a gönderir. Bu yöntemde, veri alışverişi client'ın inisiyatifi ile gerçekleşir. Polling sık sık kullanıldığında, gereksiz yere çok sayıda istek yapılmış olur ve bu da network trafiğini ve server yükünü artırabilir. Ancak, gerçek zamanlı olmayan uygulamalarda veya veri değişikliğinin nadir olduğu durumlarda etkili bir yöntem olabilir.


Streaming

Streaming, server'ın veriyi yeni veri oluştuğu anda doğrudan client'a aktardığı bir yöntemdir. Bu işlem için genellikle bir bağlantı açık tutulur ve server, yeni veri mevcut olduğunda bu veriyi hemen client'a gönderir. Bu yöntem, gerçek zamanlı veri akışı gerektiren uygulamalar için idealdir. Örneğin, canlı video yayını, finansal piyasa verileri veya sosyal medya uygulamaları gibi durumlarda streaming yaygın olarak kullanılır. Streaming, veri akışının sürekli ve kesintisiz olmasını sağlar, böylece kullanıcılar bilgiyi anında alabilirler.


Her iki yöntemin de avantajları ve dezavantajları vardır. Polling basit ve kolay uygulanabilirken, gereksiz trafik ve gecikmelere neden olabilir. Streaming, gerçek zamanlı veri akışı sağlasa da, sürekli açık bir bağlantı gerektirdiği için kaynak kullanımı daha fazla olabilir. Uygulamanın gereksinimlerine göre doğru yöntemin seçilmesi önemlidir.


Bu yöntemler modern uygulamaarda hangi yöntem ve protokoller ile gerçekleştirilir?


Modern uygulamalarda polling ve streaming yöntemlerini gerçekleştirmek için çeşitli teknolojiler ve protokoller kullanılır. Bu teknolojiler, uygulamaların performansını, etkinliğini ve kullanıcı deneyimini iyileştirmek için tasarlanmıştır.


Polling İçin Kullanılan Yöntemler ve Protokoller

HTTP/HTTPS Polling: En basit şekliyle, client belirli aralıklarla HTTP GET istekleri yaparak server'dan veri talep eder. Bu, web uygulamalarında yaygın bir yöntemdir ama gereksiz network trafiğine yol açabilir.


Long Polling: Client, bir istekte bulunduğunda, server'ın yanıtı hemen dönmek yerine yeni bir güncelleme olana kadar isteği bekletmesi yöntemidir. Bu, standart polling'e göre daha verimli olabilir çünkü gereksiz istek sayısı azaltılır.


Streaming İçin Kullanılan Yöntemler ve Protokoller

WebSockets: Client ve server arasında iki yönlü bir iletişim kanalı açar. Bu sayede, server'ın veriyi doğrudan ve gerçek zamanlı olarak client'a göndermesi mümkün olur. WebSockets, chat uygulamaları, canlı spor skorları ve finansal ticaret platformları gibi gerçek zamanlı veri gerektiren uygulamalar için idealdir.


Server-Sent Events (SSE): Bu tek yönlü bir iletişim kanalıdır, yani veri sadece server'dan client'a akar. SSE, WebSockets kadar esnek olmasa da, basit metin tabanlı veri akışı için iyi bir seçenektir ve HTML5 ile uyumludur.


HTTP/2 Push: HTTP/2, server'ın client tarafından açıkça istenmeden önce veri göndermesine olanak tanır. Bu, özellikle web sayfalarının daha hızlı yüklenmesi için kullanılır, ancak veri akışı için de potansiyel sağlar.


gRPC: Google tarafından geliştirilen ve HTTP/2 üzerinde çalışan modern, yüksek performanslı bir RPC (Remote Procedure Call) çerçevesidir. gRPC, iki yönlü streaming desteği sunar ve mikro hizmetler arası iletişimde yaygın olarak kullanılır.


MQTT (Message Queuing Telemetry Transport): Hafif bir mesaj protokolüdür ve özellikle IoT (Internet of Things) cihazları arasında düşük bant genişliği, yüksek gecikme süreleri veya sınırlı ağ güvenilirliği olan ortamlarda kullanılır. MQTT, gerçek zamanlı veri akışını destekler ve düşük güç tüketimi sağlar.


Her bir teknoloji ve protokol, belirli kullanım durumları ve gereksinimler için avantajlar sunar. Uygulamanın ihtiyaçlarına göre, bu yöntemlerden biri veya birkaçının kombinasyonu tercih edilebilir.

AWS S3 de neler saklayabilirim? Resim Upload yapan ve s3 kullanan spring boot uygulaması



AWS S3 (Amazon Simple Storage Service) bir bulut depolama servisidir ve neredeyse her türlü veriyi saklamak için kullanılabilir. S3, kullanıcıların verilerini güvenli, dayanıklı ve yüksek erişilebilirlikte depolamalarına olanak tanır. İşte AWS S3'te saklayabileceğiniz bazı veri türleri:


Web Siteleri: Statik web siteleri veya web uygulamaları için içerik (HTML, CSS, JavaScript dosyaları gibi).

Medya Dosyaları: Resimler, videolar, müzik dosyaları gibi büyük medya dosyaları.

Yedekler: Sunucu, veritabanı veya uygulama yedekleri gibi kritik verilerin yedeklenmesi.

Arşivler ve Log Dosyaları: Log kayıtları, eski dosyalar, arşivlenmiş veriler gibi büyük miktarda verinin uzun vadeli saklanması.

Uygulama Verileri: Mobil ve web uygulamalarından gelen veriler, kullanıcı profilleri, oyun kayıtları gibi dinamik içerikler.

Büyük Veri Analizi için Veriler: Veri analizi, makine öğrenimi modelleri için eğitim verileri, IoT cihazlarından gelen veriler gibi çeşitli kaynaklardan toplanan veriler.

Yazılım ve Uygulamalar: Uygulama paketleri, yazılım güncellemeleri, dağıtılabilir dosyalar gibi yazılım geliştirme dosyaları.

Veritabanı Dökümleri: SQL dökümleri, NoSQL veritabanı yedekleri gibi veritabanı verileri.

AWS S3, yüksek düzeyde esneklik ve ölçeklenebilirlik sunar; bu, kullanıcıların ihtiyaç duydukları kadar depolama alanını kullanmalarına ve yalnızca kullandıkları kadar ödeme yapmalarına olanak tanır. S3, veri güvenliği ve gizliliği sağlamak için çeşitli şifreleme ve izin seçenekleri sunar. Kullanıcılar, verilerini dünya genelinde birden fazla coğrafi bölgede depolayarak yüksek düzeyde dayanıklılık ve erişilebilirlik sağlayabilirler.


User

Dosyalar için public download linki oluşturabilir miyim?

ChatGPT

Evet, AWS S3'te depolanan dosyalar için genel olarak erişilebilir indirme bağlantıları oluşturabilirsiniz. Bu, dosyalarınızı internet üzerinden herkese açık bir şekilde paylaşmanıza olanak tanır. Genel erişim linki oluşturmanın birkaç yolu vardır:


S3 Management Console Kullanarak:

AWS Management Console'a gidin ve S3 servisine erişin.

Genel erişim vermek istediğiniz dosyayı barındıran bucket'ı seçin.

Dosyayı bulun, seçin ve Actions (Eylemler) menüsünden Make public (Herkese açık yap) seçeneğini belirleyin.

Dosyanın Properties (Özellikler) sekmesine gidin ve Object URL'yi kopyalayın. Bu URL, dosyanız için genel erişim linkidir.

Bucket Policy ile:

Bucket düzeyinde genel okuma izni verebilirsiniz. Bu, bucket'taki tüm dosyaların veya belirli bir klasördeki dosyaların herkese açık olmasını sağlayabilir. Bir bucket politikası oluşturarak ve bu politikayı S3 bucket'ınıza atayarak bunu yapabilirsiniz. Örnek bir bucket politikası şöyle görünebilir:


json

Copy code

{

    "Version": "2012-10-17",

    "Statement": [{

        "Sid": "PublicReadGetObject",

        "Effect": "Allow",

        "Principal": "*",

        "Action": "s3:GetObject",

        "Resource": "arn:aws:s3:::YOUR-BUCKET-NAME/*"

    }]

}

IAM Rollerini Kullanarak:

Belirli kullanıcılara veya hizmetlere genel erişim izni verebilirsiniz. Bu, AWS Identity and Access Management (IAM) rolleri ve politikaları kullanılarak yapılabilir. Ancak, bu yöntem genellikle iç kullanım veya belirli entegrasyonlar için tercih edilir ve herkese açık erişim için değil.


Notlar:

Genel erişim linkleri oluştururken, paylaştığınız verilerin hassasiyetini ve herkese açık erişimin olası güvenlik risklerini göz önünde bulundurun.

AWS, S3 bucket'larınızın ve içeriklerinin yanlışlıkla herkese açık hale gelmesini önlemek için çeşitli güvenlik ayarları ve uyarılar sunar. Herkese açık erişim ayarlarınızı dikkatli bir şekilde yönettiğinizden emin olun.


Resim Upload yapan ve s3 kullanan spring boot uygulaması


AWS S3'e resim yükleyen bir Spring Boot uygulaması geliştirmek için birkaç adımı takip etmeniz gerekiyor. Bu süreç, AWS SDK'yı projenize dahil etmek, bir AWS S3 bucket'ı yapılandırmak, bir REST API endpoint'i oluşturmak ve bu endpoint üzerinden yüklenen dosyaları S3'e aktarmak gibi adımlardan oluşur.


Adım 1: Bağımlılıkları Ekleme

pom.xml dosyanıza AWS Java SDK ve Spring Boot starter web bağımlılıklarını ekleyin:


xml

Copy code

<dependencies>

    <dependency>

        <groupId>org.springframework.boot</groupId>

        <artifactId>spring-boot-starter-web</artifactId>

    </dependency>

    <dependency>

        <groupId>software.amazon.awssdk</groupId>

        <artifactId>s3</artifactId>

        <version>LATEST_VERSION</version> <!-- AWS SDK S3'nin en son sürümünü kullanın -->

    </dependency>

</dependencies>

Adım 2: Uygulama Özelliklerini Yapılandırma

application.properties veya application.yml dosyasında AWS kimlik bilgilerinizi ve bucket adınızı yapılandırın. Güvenlik nedeniyle, kimlik bilgilerini doğrudan yapılandırma dosyalarında saklamak yerine, AWS IAM rollerini veya Spring'in @Value annotation'ını kullanarak ortam değişkenlerinden okumayı tercih edin.


properties

Copy code

# application.properties

cloud.aws.credentials.accessKey=YOUR_ACCESS_KEY

cloud.aws.credentials.secretKey=YOUR_SECRET_KEY

cloud.aws.region.static=YOUR_REGION

app.s3.bucket=YOUR_BUCKET_NAME

Adım 3: S3 Client Servisini Oluşturma

AWS S3 işlemlerini gerçekleştirecek bir servis sınıfı oluşturun:


java

Copy code

import software.amazon.awssdk.auth.credentials.AwsBasicCredentials;

import software.amazon.awssdk.auth.credentials.StaticCredentialsProvider;

import software.amazon.awssdk.regions.Region;

import software.amazon.awssdk.services.s3.S3Client;

import software.amazon.awssdk.services.s3.model.PutObjectRequest;

import software.amazon.awssdk.services.s3.model.PutObjectResponse;

import org.springframework.beans.factory.annotation.Value;

import org.springframework.stereotype.Service;

import java.nio.file.Paths;


@Service

public class S3Service {


    private final S3Client s3Client;


    public S3Service(@Value("${cloud.aws.credentials.accessKey}") String accessKey,

                     @Value("${cloud.aws.credentials.secretKey}") String secretKey,

                     @Value("${cloud.aws.region.static}") String region) {

        AwsBasicCredentials awsCreds = AwsBasicCredentials.create(accessKey, secretKey);

        this.s3Client = S3Client.builder()

                .credentialsProvider(StaticCredentialsProvider.create(awsCreds))

                .region(Region.of(region))

                .build();

    }


    public PutObjectResponse uploadFile(String bucketName, String key, String filePath) {

        return s3Client.putObject(PutObjectRequest.builder()

                        .bucket(bucketName)

                        .key(key)

                        .build(),

                Paths.get(filePath));

    }

}

Adım 4: Dosya Yükleme Controller'ını Oluşturma

Kullanıcılardan alınan dosyaları kabul edecek ve bunları S3'e yükleyecek bir REST controller oluşturun:


java

Copy code

import org.springframework.web.bind.annotation.*;

import org.springframework.web.multipart.MultipartFile;


@RestController

@RequestMapping("/api/upload")

public class FileUploadController {


    private final S3Service s3Service;

    private final String bucketName;


    public FileUploadController(S3Service s3Service, @Value("${app.s3.bucket}") String bucketName) {

        this.s3Service = s3Service;

        this.bucketName = bucketName;

    }


    @PostMapping

    public String uploadFile(@RequestParam("file") MultipartFile file) {

        String key = System.currentTimeMillis() + "_" + file.getOriginalFilename();

        String filePath = "/tmp/" + key; // Geçici olarak kaydetmek için bir yol

        try {

            file.transferTo(Paths.get(filePath));

            s3Service.uploadFile(bucketName, key, filePath);

            return "File uploaded successfully: " + key;

        } catch (Exception e) {

            e.printStackTrace();

            return "File upload failed: " + e.getMessage();

        }

    }

}

Bu örnek, bir dosyayı geçici olarak sunucu kaydeder ve sonra bu dosyayı AWS S3'e yükler. Gerçek uygulamalarda, dosyanın geçici olarak kaydedilmesine gerek olmayabilir ve doğrudan akış işlemleriyle S3'e yüklenebilir.


Adım 5: Uygulamayı Çalıştırma ve Test Etme

Bu adımları tamamladıktan sonra, Spring Boot uygulamanızı çalıştırabilir ve dosya yükleme işlevselliğini test edebilirsiniz. Uygulamanızı çalıştırmak için IDE'nizde sağ tıklayıp Run 'Application' seçeneğini kullanabilir veya terminal/cmd üzerinden aşağıdaki komutu çalıştırabilirsiniz:


arduino

Copy code

./mvnw spring-boot:run

Dosya yükleme işlevselliğini test etmek için Postman veya herhangi bir REST API istemcisi kullanabilirsiniz. localhost:8080/api/upload adresine bir POST isteği gönderin ve form-data olarak bir dosya ekleyin. Başarılı bir yükleme işleminden sonra, yüklenen dosyanın anahtarını içeren bir yanıt almalısınız.


Güvenlik ve İzinler

AWS S3'e dosya yükleme işlemleri sırasında, dosyalarınızın erişim izinlerini dikkatli bir şekilde yönetmeniz önemlidir. Varsayılan olarak, yüklenen dosyalar özel olacaktır. Dosyalarınızın herkese açık olarak erişilebilir olmasını istiyorsanız, PutObjectRequest sırasında uygun erişim izinlerini belirtmeniz gerekecektir. Ayrıca, AWS IAM politikaları ve rolleri kullanarak uygulamanızın AWS kaynaklarına erişimini sıkı bir şekilde kontrol etmeyi unutmayın.


Son Notlar

Uygulamanızın güvenliğini artırmak için, AWS kimlik bilgilerini doğrudan kod içinde veya yapılandırma dosyalarında saklamaktan kaçının. Bunun yerine, AWS IAM rolleri, ortam değişkenleri veya AWS Secrets Manager gibi daha güvenli yöntemleri kullanın.

Dosya yükleme işlemleri sırasında dosya boyutu ve türü gibi kısıtlamaları belirlemeyi düşünün. Bu, uygulamanızın kötüye kullanılmasını önlemeye yardımcı olabilir.

AWS SDK sürüm güncellemeleri ve Spring Boot sürümleri arasındaki uyumluluğu kontrol edin, çünkü bu örnekte kullanılan kod ve bağımlılıklar zamanla değişebilir.

Bu temel örnekle, AWS S3'e dosya yükleme işlevselliği sunan basit bir Spring Boot uygulaması oluşturabilir ve uygulamanızın gereksinimlerine göre bu örneği genişletebilirsiniz.

Amazon cloudformation ile s3 update işlemlerinde s3 Bucket'ın tutulması veya yensinin yaratılması senaryoları.

Amazon cloudformation ile s3 bucket içeren bir stack oluşturdum. Sonra bu stack'i update edip s3 bucketin ismini değiştirmek istedim. Eski s3 bucket silinip yenisi mi yaratılır?



Amazon CloudFormation ile bir S3 bucket içeren bir stack oluşturduğunuzda ve daha sonra bu stack'i güncelleyip S3 bucket'ın ismini değiştirmek istediğinizde, CloudFormation'ın bu değişikliği nasıl işleyeceği bucket'ın yapılandırmasına ve spesifik güncelleme işleminize bağlıdır.


Genel olarak, CloudFormation bir kaynağın mantıksal adı (örneğin, S3 bucket için tanımladığınız ad) değişmediği sürece, mevcut kaynağa uygulanan değişiklikleri günceller. Ancak, bir S3 bucket'ın ismi gibi belirli özellikler değiştirildiğinde, bu özelliklerin değişmesi genellikle kaynağın silinip yeniden yaratılmasını gerektirir. Çünkü S3 bucket isimleri benzersizdir ve bir kez oluşturulduktan sonra isimleri değiştirilemez.


CloudFormation, bir kaynağın yeniden yaratılmasını gerektiren bir değişiklik algıladığında, eski kaynağı siler ve yeniden oluşturur. Bu işlem sırasında, eski S3 bucket silinir ve yeni isimle yeni bir bucket yaratılır. Bu durumda, eski bucket içindeki tüm verilerin kaybolacağını unutmamak önemlidir. Eğer verilerinizi korumak istiyorsanız, güncelleme işleminden önce verilerinizi yedeklemeniz veya yeni bucket oluşturulduktan sonra eski bucket'tan yeni bucket'a veri transferi yapmanız gerekir.


CloudFormation'ın bir kaynağı yeniden oluşturup oluşturmayacağını ve bu işlemin etkilerini daha iyi anlamak için, güncelleme planınızı Change Set özelliğini kullanarak önceden gözden geçirebilirsiniz. Change Set, yapılacak değişikliklerin bir önizlemesini sağlar ve hangi kaynakların silinip yeniden yaratılacağı konusunda size bilgi verir. Bu şekilde, güncelleme işlemini uygulamadan önce herhangi bir riski değerlendirme fırsatı bulursunuz.


Güncelleme işleminden sönce yeni bucket yaratılmadan verileri nasıl kopyalarım? Bunu CloudFormation ile yapabilir miyim?

CloudFormation doğrudan S3 bucket'ları arasında veri kopyalama işlevi sunmaz; bunun yerine, AWS kaynaklarının yönetimi ve yapılandırılması için kullanılır. Verilerinizi eski bir S3 bucket'tan yeni birine kopyalamak için, genellikle AWS CLI, AWS SDK'ları veya AWS S3 Transfer Hızlandırma gibi araçlar kullanılabilir. Bu işlem, CloudFormation stack'ini güncellemeden önce manuel olarak gerçekleştirilmelidir. İşlem adımları şu şekildedir:


Yeni S3 Bucket Oluşturma: İlk adım olarak, CloudFormation template'inize yeni bir S3 bucket kaynağı ekleyerek veya AWS Management Console, AWS CLI, veya AWS SDK kullanarak manuel olarak yeni bir bucket oluşturabilirsiniz.


Verileri Kopyalama: AWS CLI kullanarak eski bucket'taki verileri yeni bucket'a kopyalayabilirsiniz. Bu işlem için aws s3 sync komutu kullanılır. Örneğin:


shell

Copy code

aws s3 sync s3://eski-bucket-adi s3://yeni-bucket-adi

Bu komut, eski bucket'taki tüm dosyaları yeni bucket'a kopyalar.


CloudFormation Stack'ini Güncelleme: Verilerinizi yeni bucket'a başarıyla kopyaladıktan sonra, CloudFormation template'inizi güncelleyerek eski S3 bucket'ı kaldırabilir ve yeni bucket'ı kullanacak şekilde yapılandırabilirsiniz. Bu, eski bucket'ın silinmesine ve CloudFormation tarafından yönetilen kaynakların yeni duruma güncellenmesine neden olur.


Eski Bucket'ı Silme: Eğer eski bucket, CloudFormation tarafından silinmezse veya manuel olarak silmek istiyorsanız, AWS Management Console, AWS CLI veya AWS SDK kullanarak bunu yapabilirsiniz. Ancak, bu adımı gerçekleştirmeden önce yeni bucket'a veri transferinin başarıyla tamamlandığından ve yeni bucket'ın doğru şekilde çalıştığından emin olun.


Bu işlemleri otomatikleştirmek için, AWS Lambda fonksiyonları gibi serverless computing hizmetleri kullanılabilir. Örneğin, CloudFormation template'inizi güncelleme işlemi tetiklendiğinde Lambda fonksiyonunu çalıştıracak bir AWS CloudFormation Custom Resource oluşturabilirsiniz. Bu Lambda fonksiyonu, veri kopyalama işlemini programatik olarak gerçekleştirebilir. Ancak, bu yaklaşım, AWS Lambda ve AWS CloudFormation Custom Resources ile ilgili ileri düzey bir anlayış gerektirir.


Hangi CloudFormatin kullanım durumlarda s3 bucket silinmeyip aynı bucket tutulup özellikleri değiştirilir?


AWS CloudFormation ile S3 bucket'lar üzerinde yapılan değişikliklerin çoğu, bucket'ın kendisinin silinmesine ve yeniden yaratılmasına neden olmadan gerçekleştirilebilir. Bu, CloudFormation'ın, S3 bucket özelliklerinin bir kısmını güncelleyebilmesi, ancak bucket'ın ismini veya diğer bazı temel özelliklerini değiştiremeyeceği anlamına gelir. İşte bazı yaygın kullanım durumları ve özellik değişiklikleri, bucket'ın yeniden oluşturulmadan kalabileceği durumlar:


Bucket Politikaları ve İzinleri: S3 bucket için erişim politikaları, CORS (Cross-Origin Resource Sharing) yapılandırmaları ve bucket izinleri gibi güvenlik ayarlarını güncelleyebilirsiniz. Bu değişiklikler, CloudFormation stack güncellemeleri aracılığıyla yapılabilir ve mevcut bucket'ın korunmasını sağlar.


Versioning ve Logging: S3 bucket'ın sürüm kontrolü ve log kaydı özelliklerini etkinleştirebilir veya bu ayarları güncelleyebilirsiniz. Bu tür değişiklikler, bucket'ın varlığını etkilemez ve mevcut bucket üzerinde yapılabilir.


Depolama Sınıfı ve Yaşam Döngüsü Politikaları: Nesnelerin depolama sınıflarını ve yaşam döngüsü politikalarını güncelleyebilirsiniz, örneğin, belirli nesnelerin otomatik olarak Glacier'e taşınması veya belirli bir süre sonra silinmesi için kurallar oluşturabilirsiniz. Bu değişiklikler, mevcut S3 bucket'ı koruyarak yapılabilir.


Static Web Hosting: S3 bucket'ı statik bir web sitesi olarak yapılandırabilir veya bu yapılandırmayı güncelleyebilirsiniz. Bu, bucket'ın URL'sini, hata sayfası veya index belgesi gibi özelliklerini değiştirmeyi içerebilir.


Etiketleme: S3 bucket'larınızı organize etmek ve yönetmek için etiketler ekleyebilir veya mevcut etiketleri güncelleyebilirsiniz. Etiketleme, kaynakların maliyet takibi ve yönetimi için önemli olabilir ve bu işlem, bucket'ın yeniden oluşturulmasını gerektirmez.


Bu değişiklikler, CloudFormation template'lerinde yapılandırılabilir ve stack güncellemesi sırasında uygulanabilir. Ancak, bucket ismi gibi bazı temel özelliklerin değiştirilmesi istendiğinde, bu genellikle mevcut bucket'ın silinip yeni isimle yeni bir bucket'ın oluşturulmasını gerektirir. CloudFormation kullanırken, yapılan değişikliklerin etkilerini anlamak için Change Set özelliğini kullanmak iyi bir uygulamadır, çünkü bu, planlanan değişikliklerin önizlemesini sağlar ve hangi kaynakların etkileneceğini gösterir.

SSH nedir? Nasıl Çalışır?


SSH (Secure Shell) internet üzerinde güvenli bir şekilde ağ hizmetlerine uzaktan erişim sağlamak için kullanılan bir protokoldür. SSH, özellikle uzak sunuculara güvenli bir şekilde bağlanmak, dosya aktarımı yapmak ve ağ hizmetlerini yönetmek için tasarlanmıştır. SSH protokolü, veri şifreleme sayesinde, yetkisiz erişime ve veri dinlemeye karşı koruma sağlar. Böylece kullanıcı adı, şifre, ve iletilen diğer hassas bilgilerin güvenliği artırılmış olur.


SSH iki ana bileşenden oluşur: SSH istemcisi ve SSH sunucusu. SSH istemcisi, SSH protokolünü kullanarak uzak bir sunucuya güvenli bir şekilde bağlanmak isteyen kullanıcının bilgisayarında çalışır. SSH sunucusu ise, uzak makinede çalışır ve gelen SSH bağlantılarını kabul edip, yetkilendirme yapar ve istemci ile güvenli bir iletişim kanalı kurar.


SSH, genellikle komut satırı aracılığıyla kullanılır ve birçok işletim sistemi tarafından doğrudan veya üçüncü parti uygulamalar aracılığıyla desteklenir. SSH, özellikle sistem yöneticileri ve ağ profesyonelleri tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır, çünkü sağladığı güvenlik ve esneklik sayesinde uzaktan sistem yönetimi ve bakımı işlemlerini kolaylaştırır.


SSH Key nedir?


SSH anahtarı, SSH protokolü kapsamında güvenli bir şekilde kimlik doğrulama yapmak için kullanılan bir çift yönlü kriptografik anahtar setidir. Bu anahtar seti, bir "açık anahtar" (public key) ve bir "özel anahtar" (private key) olmak üzere iki parçadan oluşur. SSH anahtarları, parola kullanmadan SSH üzerinden sunuculara ve diğer ağ cihazlarına güvenli bir şekilde erişim sağlamak için yaygın olarak kullanılır.


Özel Anahtar (Private Key): Kullanıcının bilgisayarında güvenli bir şekilde saklanır ve asla başkalarıyla paylaşılmamalıdır. Bu anahtar, sahibinin kimliğini doğrulamak ve şifreli iletişimi açmak için kullanılır.


Açık Anahtar (Public Key): Uzaktaki sunucu veya hizmet üzerinde saklanır. Herkese açık olabilir ve güvenlik riski taşımaz. Kullanıcı, SSH bağlantısı kurmak istediğinde, sunucu kullanıcının açık anahtarını kullanarak bir doğrulama isteği gönderir. Kullanıcı, özel anahtarını kullanarak bu isteği onaylar ve böylece kimliğini güvenli bir şekilde doğrulamış olur.


SSH anahtar tabanlı kimlik doğrulama, iki ana avantaja sahiptir:


Güvenlik: Parolaların aksine, SSH anahtarları kaba kuvvet (brute force) ve sözlük (dictionary) saldırılarına karşı çok daha güçlü bir koruma sağlar. Özel anahtarın güvenliğini sağlamak kullanıcının sorumluluğundadır.


Kolaylık: Kullanıcılar, bir kez SSH anahtarını yapılandırdıktan sonra, parola girmek zorunda kalmadan uzak sistemlere erişebilirler. Bu, özellikle otomatikleştirilmiş görevler ve betikler için büyük bir kolaylık sağlar.


SSH anahtarları, sistem yöneticileri ve geliştiriciler arasında, uzak sunuculara ve hizmetlere güvenli erişim sağlamak için tercih edilen yöntemdir. Anahtarların oluşturulması ve yönetilmesi genellikle SSH istemci yazılımları aracılığıyla gerçekleştirilir.


Temel adımları adım adım açıklamak gerekirse, SSH anahtar tabanlı kimlik doğrulama işlemi şu şekilde gerçekleşir:


SSH Anahtar Çiftinin Oluşturulması (İstemci Tarafında):



İstemci tarafında, kullanıcı bir SSH anahtar çifti oluşturur. Bu işlem, genellikle ssh-keygen gibi bir komut satırı aracı kullanılarak yapılır. Bu işlem sonucunda bir açık anahtar (public key) ve bir özel anahtar (private key) oluşturulur.

Açık Anahtarın Sunucuya Kopyalanması:


Oluşturulan açık anahtar, SSH erişimi istenen sunucuya aktarılır. Bu, genellikle ssh-copy-id komutu ile ya da açık anahtarın içeriğinin manuel olarak sunucunun ~/.ssh/authorized_keys dosyasına eklenmesiyle yapılır.

SSH Bağlantısı Kurulurken Kimlik Doğrulama:


İstemci, sunucuya SSH bağlantısı kurmak istediğinde, sunucu istemcinin açık anahtarı ile eşleşen bir özel anahtara sahip olup olmadığını kontrol eder. Bu, sunucunun authorized_keys dosyasında saklanan açık anahtarlarla karşılaştırma yaparak gerçekleştirilir.

Şifreli İletişim Başlatılması:


İstemcinin özel anahtarı varsa ve doğruysa, sunucu ile istemci arasında şifreli bir oturum başlatılır. İstemci, bu özel anahtarı kullanarak sunucuya gönderdiği tüm verileri şifreler. Sunucu, istemcinin açık anahtarıyla bu verilerin şifresini çözer. Bu işlem, iletişimin güvenliği için önemlidir ve verilerin üçüncü şahıslar tarafından okunmasını önler.

Bu süreçte, özel anahtarın güvenliği çok önemlidir ve asla başkalarıyla paylaşılmamalıdır. Özel anahtarınızı kaybederseniz veya başkalarının eline geçirse, sunucuya erişim güvenliğiniz riske girer. Açık anahtar ise genel olarak güvenli kabul edilir ve paylaşılabilir, çünkü sadece eşleşen özel anahtarın sahip olduğu bilgileri şifresini çözebilir.


SSH Anahtar Çiftinin Oluşturulması (Server Tarafında):


SSH anahtar çiftinin oluşturulması, genellikle istemci tarafında yapılsa da, bazı durumlarda sunucu tarafında da SSH anahtar çifti oluşturmak gerekebilir. Bu, özellikle sunucunun diğer sistemlere (örneğin, bir yedekleme sunucusuna veya başka bir veri merkezine) parolasız SSH erişimi gerektiğinde kullanılır. Sunucuda SSH anahtar çifti oluşturma adımları genellikle şu şekildedir:


Anahtar Çiftinin Oluşturulması:


Sunucuda bir terminal veya komut satırı arayüzü açın.

ssh-keygen komutunu kullanarak yeni bir SSH anahtar çifti oluşturun. Bu komut, kullanıcıya anahtar çiftinin kaydedileceği dosya konumu ve bir parola (isteğe bağlı) belirleme seçeneği sunar. Genellikle, varsayılan konum (~/.ssh/id_rsa için özel anahtar ve ~/.ssh/id_rsa.pub için açık anahtar) kabul edilir.

Komut örneği:


bash

Copy code

ssh-keygen -t rsa -b 4096

Bu komut, 4096 bit boyutunda bir RSA anahtar çifti oluşturur. -t seçeneği anahtar türünü, -b seçeneği ise anahtarın bit uzunluğunu belirler.


Açık Anahtarın İlgili Sunuculara Kopyalanması:


Oluşturulan açık anahtar (id_rsa.pub), SSH erişimi sağlamak istediğiniz diğer sunucuların ~/.ssh/authorized_keys dosyasına eklenmelidir. Bu işlemi ssh-copy-id komutu ile kolayca yapabilirsiniz. Eğer bu komut kullanılamıyorsa, açık anahtarın içeriğini manuel olarak kopyalayıp ilgili dosyaya yapıştırabilirsiniz.

Komut örneği:


bash

Copy code

ssh-copy-id user@remote-server.com

Bu komut, belirtilen kullanıcı adı ve sunucu için önceden oluşturulmuş açık anahtarı kopyalar.


SSH Bağlantısının Test Edilmesi:


Anahtar çifti oluşturulduktan ve açık anahtar ilgili sunuculara eklendikten sonra, SSH bağlantısı test edilerek her şeyin doğru şekilde yapılandırıldığından emin olunur.

Komut örneği:


bash

Copy code

ssh user@remote-server.com

Bu adımlar, sunucunun diğer sistemlere güvenli bir şekilde erişimi için gereken SSH anahtar tabanlı kimlik doğrulama işleminin temel adımlarıdır. Sunucu tarafında anahtar oluşturma işlemi de temelde istemci tarafında yapılan işlemle aynıdır; temel fark, oluşturulan anahtarların kullanım amacı ve yeridir.

AWS CloudWatch nedir? Örnek bir senaryo



AWS CloudWatch, Amazon Web Services (AWS) tarafından sunulan, AWS kaynaklarınızı ve AWS üzerinde çalıştıran uygulamalarınızı izlemek ve yönetmek için kullanılan bir izleme ve yönetim hizmetidir. Gerçek zamanlı veri ve içgörüler sağlayarak, bulut kaynaklarının performansını, operasyonel sağlığını izlemenize ve sistem genelinde görünürlük kazanmanıza olanak tanır. CloudWatch'un ana özellikleri şunları içerir:


Metriklerin İzlenmesi: CloudWatch, CPU kullanımı, disk okuma/yazma işlemleri, ağ trafiği gibi AWS kaynaklarından metrikleri otomatik olarak toplar. Kullanıcılar, bu metrikler üzerinde gerçek zamanlı olarak gözlem yapabilir ve sistem performansını analiz edebilir.


Alarmlar: Belirli bir metrik belirlenen bir eşiği geçtiğinde, CloudWatch alarm oluşturabilir. Bu alarmlar, sorunları erken tespit etmenize ve otomatik olarak tepki vermenize yardımcı olabilir. Örneğin, bir sunucunun CPU kullanımı belirli bir seviyenin üzerine çıktığında, CloudWatch bir uyarı göndererek size haber verebilir.


Olaylar (Events): AWS kaynaklarındaki değişiklikleri yakalayarak, bu olaylara yanıt olarak otomatikleştirilmiş eylemler gerçekleştirebilirsiniz. Örneğin, bir EC2 instance'ının durdurulması veya başlatılması gibi olaylara yanıt olarak Lambda fonksiyonlarını tetikleyebilirsiniz.


Log Yönetimi ve Analizi: CloudWatch, uygulama ve sistem loglarını toplayıp saklamanıza, bu logları görüntülemenize ve üzerinde sorgulamalar yapmanıza olanak tanır. Bu, hata ayıklama ve sistem performansını iyileştirmek için derinlemesine analiz yapmanıza yardımcı olabilir.


Dashboardlar: Özelleştirilebilir dashboardlar sayesinde, izlediğiniz kaynaklara ve metriklere genel bir bakış sağlayabilirsiniz. Bu, birden çok AWS hizmeti ve kaynağı hakkında birleşik bir görünüm elde etmenize olanak tanır.


CloudWatch, bulut kaynaklarınızın ve uygulamalarınızın sağlığını ve performansını izlemek, sorunları hızla tespit etmek ve çözmek, ayrıca uygulamalarınızın ve sistemlerinizin güvenliğini artırmak için kritik bir araçtır. AWS ekosisteminde çalışan herhangi bir şirket veya geliştirici için, CloudWatch, operasyonel verimliliği optimize etmek ve maliyetleri kontrol altında tutmak adına önemli bir hizmettir.


Örnek bir senaryo

Bir e-ticaret platformu düşünün, bu platform AWS üzerinde barındırılıyor ve çeşitli AWS hizmetlerini (örneğin, EC2, RDS, S3, Lambda vb.) kullanıyor. Yüksek kullanıcı trafiği ve dinamik içerik gereksinimleri nedeniyle, platformun sürekli olarak yüksek performans ve güvenilirlik göstermesi gerekiyor. Bu senaryoda, AWS CloudWatch'un nasıl kullanılabileceğini aşağıdaki adımlarla inceleyebiliriz:


1. Performans İzleme

EC2 Instance'ları: CloudWatch, EC2 instance'larının CPU kullanımı, disk I/O, ağ trafiği gibi temel metriklerini otomatik olarak toplar. Eğer CPU kullanımı sürekli yüksekse, bu durum, artan kullanıcı talebini karşılamak için ek instance'ların başlatılması gerektiğini gösterebilir.

RDS Veritabanları: Veritabanı yükü, bağlantı sayısı ve IOPS metriklerini izleyerek, veritabanı performansının optimal seviyede olup olmadığını değerlendirebilirsiniz. Yüksek IOPS veya bağlantı sayısı, veritabanı kaynaklarının artırılması gerektiğine işaret edebilir.

2. Alarmlar ve Bildirimler

Alarmlar: CloudWatch, belirli metriklerin belirlenen eşik değerlerini aştığı durumda alarm oluşturarak bildirim gönderir. Örneğin, disk kullanımı %80'in üzerine çıktığında, bu durum disk alanının artırılması veya gereksiz dosyaların temizlenmesi gerektiğini gösterir.

Otomatik Ölçeklendirme: CPU kullanımı gibi bir metrik belirli bir eşiği aştığında, otomatik ölçeklendirme politikaları devreye girerek yeni EC2 instance'larını otomatik olarak başlatır. Bu, sistem yükünün dinamik olarak yönetilmesini sağlar.

3. Olay Yönetimi

Lambda Fonksiyonları: Bir ürünün stok durumu değiştiğinde, bir S3 bucket'ına dosya yüklendiğinde veya bir API Gateway isteği alındığında, CloudWatch Events bu olaylara yanıt olarak Lambda fonksiyonlarını tetikleyebilir. Bu, otomatik stok yönetimi veya veri işleme iş akışlarını etkinleştirebilir.

4. Log Yönetimi

Uygulama ve Erişim Logları: CloudWatch Logs, uygulama loglarını ve web sunucusu erişim loglarını merkezi bir konumda toplar ve saklar. Bu loglar üzerinde sorgulama yaparak, hata ayıklama ve sistem optimizasyonu için değerli bilgiler elde edebilirsiniz.

5. Dashboardlar

Özelleştirilebilir Dashboardlar: CloudWatch dashboardları, tüm kritik metrikleri ve alarmları tek bir yerde görüntülemenize olanak tanır. Bu, sistem sağlığı hakkında genel bir bakış sağlar ve potansiyel sorunları hızla tespit etmenize yardımcı olur.

Bu örnek senaryo, CloudWatch'un AWS üzerinde çalışan bir e-ticaret platformunun performansını ve sağlığını izlemek, sorunları proaktif bir şekilde tespit etmek ve çözmek, ayrıca operasyonel verimliliği artırmak için nasıl kullanılabileceğini göstermektedir. CloudWatch, bulut kaynaklarının yönetimi ve optimizasyonu için güçlü ve esnek bir araçtır.

Peer to peer network nedir? Dosya paylaşımı , blockchain ağı, içerik dağıtım, dApps. Tracker, Gossip Protocol ve Chunk kavramları



Peer to peer network nedir? 


Peer-to-peer (P2P) ağı, ağdaki her bir bilgisayarın hem istemci hem de sunucu olarak hareket edebildiği, merkezi bir sunucuya veya sunucu grubuna bağımlı olmayan bir ağ türüdür. Bu tür ağlar, dosya paylaşımı, kripto para birimleri ve içerik dağıtımı gibi çeşitli uygulamalarda kullanılır. P2P ağlarının ana özellikleri şunlardır:


Dağıtılmış Doğa: P2P ağları, veri veya kaynakları merkezi bir sunucuda saklamak yerine ağdaki tüm düğümler arasında dağıtır. Bu, sistem kaynaklarını daha verimli kullanmayı ve ağın ölçeklenebilirliğini artırmayı sağlar.


Dayanıklılık: Merkezi bir arıza noktasının olmaması nedeniyle, P2P ağları, bir veya birkaç düğüm çöktüğünde bile çalışmaya devam edebilir. Bu, ağın genelinde yüksek bir hata toleransı sağlar.


Kendi Kendine Yeterlilik: Ağdaki her düğüm, hem veri isteyebilir hem de veri sağlayabilir. Bu, her kullanıcının ağa katkıda bulunduğu ve ağın sağlığı için kritik öneme sahip olduğu anlamına gelir.


Ölçeklenebilirlik: P2P ağları, yeni düğümler eklendikçe kolayca genişleyebilir. Her yeni düğüm, ağın genel bant genişliği ve kaynak kapasitesine katkıda bulunur.


Kullanım Alanları: Dosya paylaşımı (örneğin BitTorrent), kripto para birimleri (örneğin Bitcoin’in blockchain ağı), içerik dağıtım ağları ve çeşitli merkezi olmayan uygulamalar (dApps) P2P teknolojisinin tipik kullanım alanlarıdır.


P2P ağlarının avantajlarına rağmen, telif hakkı ihlalleri gibi bazı yasal ve güvenlikle ilgili sorunlara yol açabilecek kullanımları da vardır. Bu nedenle, P2P teknolojisi kullanılırken, kullanıcıların yasalara ve güvenlik standartlarına dikkat etmeleri önemlidir.


Kullanım Alanları: Dosya paylaşımı (örneğin BitTorrent), kripto para birimleri (örneğin Bitcoin’in blockchain ağı), içerik dağıtım ağları ve çeşitli merkezi olmayan uygulamalar (dApps) P2P teknolojisinin tipik kullanım alanlarıdır.


P2P (peer-to-peer) teknolojisinin kullanım alanları oldukça çeşitlidir ve bu teknoloji, internetin başlangıcından bu yana birçok yenilikçi uygulamanın temelini oluşturmuştur. İşte en yaygın kullanım alanlarından bazıları:


1. Dosya Paylaşımı

BitTorrent: En popüler P2P dosya paylaşım protokollerinden biridir. Kullanıcılar, dosyaları doğrudan birbirleriyle paylaşabilir, bu da sunucu tabanlı dosya paylaşım yöntemlerine göre daha hızlı ve daha az maliyetli olabilir.

2. Kripto Para Birimleri

Bitcoin’in Blockchain Ağı: P2P teknolojisi, Bitcoin gibi kripto para birimlerinin temelini oluşturur. Tüm işlemler ağdaki düğümler arasında doğrudan gerçekleşir, merkezi bir otoriteye ihtiyaç duyulmaz. Bu, işlemleri daha güvenli ve şeffaf hale getirir.

3. İçerik Dağıtım Ağları

Spotify: Önceki sürümlerinde, Spotify müzik akış servisi, içeriği kullanıcılara daha hızlı dağıtmak için P2P teknolojisini kullanıyordu. Bu yöntem, sunucu yükünü azaltır ve içerik dağıtımını hızlandırır.

4. Merkezi Olmayan Uygulamalar (dApps)

Ethereum: Blockchain tabanlı dApps'in geliştirilmesi ve çalıştırılması için bir platform sağlar. Bu uygulamalar, finans, oyun ve sosyal medya dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işlev görebilir ve merkezi bir kontrol noktası olmadan çalışır.

5. İletişim Ağları

Skype (Eski Sürümler): Skype, ilk başlarda sesli ve görüntülü çağrılar için P2P teknolojisini kullanıyordu. Bu, kullanıcıların doğrudan birbirleriyle iletişim kurmalarını sağlıyordu, ancak daha sonra altyapı merkezi sunuculara taşındı.

6. Veri Depolama ve Dağıtımı

InterPlanetary File System (IPFS): Web içeriğini dağıtık bir şekilde saklamak ve paylaşmak için kullanılan bir protokoldür. IPFS, verileri dünya genelindeki düğümler arasında depolar, bu da internetin daha hızlı, güvenli ve açık olmasını sağlar.

P2P teknolojisinin bu kullanımları, internetin nasıl işlediğini temelden değiştirmiş ve kullanıcıların veriye erişim şeklini, iletişim kurma yöntemlerini ve finansal işlemleri gerçekleştirme biçimlerini yeniden şekillendirmiştir. Ancak, güvenlik ve gizlilik konularında dikkatli olunması gerektiğini unutmamak önemlidir.


Tracker ve gossşip protocol nedir?


Tracker, özellikle BitTorrent gibi P2P (peer-to-peer) dosya paylaşım ağlarında kullanılan bir sunucu türüdür. Tracker'ın temel amacı, bir dosyayı indirmek veya yüklemek isteyen kullanıcıların birbirlerini bulmalarına yardımcı olmaktır. Bir kullanıcı, belirli bir dosyayı indirmek istediğinde, tracker'a bağlanır ve dosyayı kimlerin paylaştığını öğrenir. Tracker, dosyayı paylaşan kullanıcıların IP adresleri ve bağlantı noktaları gibi bilgilerini sağlar. Bu şekilde, kullanıcılar doğrudan birbirleriyle bağlantı kurabilir ve dosya transferini gerçekleştirebilir. Tracker'lar, dosya transferi işlemine doğrudan katılmazlar; yalnızca kullanıcıları birbirine yönlendirirler.


Gossip Protocol

Gossip Protocol (Dedikodu Protokolü), dağıtık sistemlerde ve P2P ağlarında bilgi veya veri dağıtımı için kullanılan bir iletişim protokolüdür. Bu protokol, sosyal ağlardaki dedikodu yayılma biçimine benzer şekilde çalışır. Bir düğüm, bilgiyi rastgele seçilen birkaç diğer düğümle paylaşır. Bu düğümler daha sonra bilgiyi kendi seçtikleri birkaç düğümle paylaşır ve bu süreç, bilgi ağın büyük bir kısmına yayılana kadar devam eder.


Gossip Protokolünün avantajları arasında yüksek hata toleransı, ölçeklenebilirlik ve merkeziyetçiliğin olmaması sayılabilir. Ağdaki bir veya birkaç düğüm çöktüğünde veya erişilemez hale geldiğinde, bilginin diğer düğümlere ulaşmasını sağlayarak ağın dayanıklılığını artırır. Bu protokol, veri tutarlılığını sağlama, durum bilgisi yayma ve hatta kripto para birimlerinde işlem onaylarını dağıtma gibi çeşitli amaçlar için kullanılabilir.


Her iki teknoloji de, P2P ağlarının ve dağıtık sistemlerin temel işlevselliğini desteklemede önemli roller oynar. Tracker'lar, kullanıcıların birbirini bulmasına yardımcı olurken, gossip protokolleri, ağın genelinde bilgi ve veri yayılmasını sağlar.


P2P'de chunk nedir?


P2P (peer-to-peer) ağlarda "chunk" terimi, büyük bir dosyanın, veri aktarımı sırasında daha kolay yönetilebilmesi ve dağıtılabilmesi için daha küçük parçalara bölünmüş bölümlerini ifade eder. Dosya paylaşımı ve video streaming gibi uygulamalarda, büyük dosyaların tamamı yerine bu küçük parçalar, ağ üzerindeki çeşitli düğümler (kullanıcılar) arasında paylaşılır ve aktarılır. Her chunk, dosyanın belli bir bölümünü temsil eder ve bağımsız olarak transfer edilebilir.


Chunk'ların kullanılmasının başlıca avantajları şunlardır:


Etkinlik ve Hız: Dosyanın parçalar halinde dağıtılması, birçok kullanıcının aynı anda farklı parçaları indirmesine ve yüklemesine olanak tanır, bu da veri transfer hızını artırır.


Hata Toleransı: Bir transfer sırasında bağlantı kesilirse, yalnızca o an aktarımı yapılan chunk etkilenir ve kullanıcı kaldığı yerden aktarıma devam edebilir, böylece tüm dosyanın baştan indirilmesine gerek kalmaz.


Verimli Kaynak Kullanımı: Kullanıcılar, indirdikleri chunk'ları hemen diğer kullanıcılarla paylaşmaya başlayabilirler. Bu, ağ kaynaklarının daha verimli kullanılmasını sağlar ve merkezi sunucular üzerindeki yükü azaltır.


Eş Zamanlı Erişim: Farklı chunk'lar aynı anda birçok kullanıcı tarafından indirilebilir ve yüklenebilir, bu da dosyanın tamamının daha hızlı bir şekilde yayılmasını sağlar.


Chunk tabanlı veri aktarımı, özellikle BitTorrent gibi P2P dosya paylaşım protokollerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yaklaşım, büyük dosyaların etkili bir şekilde dağıtımını sağlar ve P2P ağlarının temel avantajlarından biri olan dağıtık veri paylaşımını mümkün kılar.

WebRTC ile Peer To Peer'ın Ötesine Geçmek (Mesh, MCU, SFU)



WebRTC ve benzer teknolojilerde merkezi bir server (sunucu) ve peer-to-peer (P2P) ağları, gerçek zamanlı iletişimi etkinleştirmek için birlikte çalışır. Sunucunun ve P2P ağlarının rolleri, kullanılan mimariye (Mesh, MCU, SFU) bağlı olarak değişiklik gösterir.

Merkezi Sunucunun Görevleri


Sinyalizasyon: WebRTC ve diğer gerçek zamanlı iletişim teknolojileri, bağlantı başlatmadan önce katılımcılar arasında meta veri alışverişini gerektirir. Bu meta veri, IP adresleri, port numaraları ve medya kapasiteleri gibi bilgileri içerir. Merkezi sunucu, bu sinyalizasyon sürecini yönetir ve katılımcıların birbirlerini bulmasına, bağlantı parametrelerini müzakere etmesine ve güvenli bir bağlantı kurmasına olanak tanır.


NAT Geçişi / STUN/TURN Sunucuları: Çoğu kullanıcı, Network Address Translation (NAT) veya güvenlik duvarları arkasında olduğu için doğrudan erişilemez. STUN (Session Traversal Utilities for NAT) ve TURN (Traversal Using Relays around NAT) sunucuları, bu engelleri aşarak peer-to-peer bağlantıların kurulmasına yardımcı olur. STUN, kullanıcıların gerçek dış IP adreslerini keşfetmelerine yardımcı olurken, TURN, doğrudan P2P bağlantısı mümkün olmadığında trafik için bir röle görevi görür.

Kullanıcı Doğrulama ve Yetkilendirme: Güvenlik ve erişim kontrolü önemlidir. Sunucular, kullanıcıların kimlik doğrulamasını ve oturumların yetkilendirilmesini yönetebilir, böylece sadece yetkili kullanıcılar iletişim kurabilir.


Peer-to-Peer (P2P) Ağlarının Kullanımı


Mesh Ağları: Mesh ağında, her katılımcı diğer tüm katılımcılarla doğrudan bağlantı kurar. Bu, her bir katılımcının hem veri gönderen hem de alan olduğu anlamına gelir. Mesh yapısı, az sayıda katılımcı içeren senaryolar için uygundur çünkü her yeni katılımcı, ağdaki toplam bağlantı sayısını ve bant genişliği ihtiyacını artırır.

MCU ve SFU Yapıları: MCU ve SFU mimarilerinde, merkezi bir sunucu (MCU veya SFU) medya akışlarının yönlendirilmesi veya işlenmesi görevini üstlenir. Katılımcılar, doğrudan birbirleriyle değil, bu sunucu üzerinden iletişim kurar. Bu yapılar, ölçeklenebilirliği artırır ve katılımcı sayısı arttıkça bant genişliği ihtiyacının yönetilmesine olanak tanır.

Özet


Merkezi sunucular, sinyalizasyon, NAT geçişi, kullanıcı doğrulama ve yetkilendirme gibi kritik görevleri yerine getirir.


Mesh ağları, tüm katılımcıların birbirleriyle doğrudan iletişim kurduğu basit P2P bağlantıları sağlar, ancak ölçeklenebilirlik sınırlıdır.



MCU ve SFU yapıları, daha büyük ve daha ölçeklenebilir gerçek zamanlı iletişim senaryoları için merkezi sunucuları kullanır. Bu sunucular, medya akışlarının yönlendirilmesi ve/veya işlenmesi görevlerini üstlenir, böylece bireysel katılımcıların ağ yükü azaltılır ve genel performans iyileştirilir.

WebRTC (Web Real-Time Communication), gerçek zamanlı iletişim için tarayıcılar ve mobil uygulamalar arasında doğrudan bir bağlantı kurmayı sağlayan bir teknolojidir. Peer-to-peer (P2P) bağlantılar, iki katılımcı arasında doğrudan bir iletişim kanalı oluşturarak veri, ses ve video aktarımını mümkün kılar. Ancak, WebRTC'nin kullanımı sadece P2P ile sınırlı değildir; daha karmaşık ağ yapıları oluşturmak için de kullanılabilir. Bu yapılar arasında Mesh, MCU (Multipoint Control Unit) ve SFU (Selective Forwarding Unit) bulunur. Her birinin avantajları, dezavantajları ve kullanım senaryoları farklıdır.



Mesh Ağı

Mesh ağı, her bir katılımcının diğer tüm katılımcılarla doğrudan bağlantı kurduğu bir yapıdır. Bu yapı, küçük gruplar için uygundur çünkü katılımcı sayısı arttıkça bant genişliği gereksinimleri katlanarak artar. Avantajları basitlik ve düşük gecikme süreleri olabilir, ancak ölçeklenebilirlik konusunda ciddi sınırlamalara sahiptir.


MCU (Multipoint Control Unit)

MCU, bir konferans köprüsü olarak hareket eder ve tüm medya akışlarını merkezi bir noktada işler. Katılımcıların her biri sadece MCU'ya bağlanır ve MCU, uygun bir format ve kalitede medya akışını her bir katılımcıya dağıtır. Bu yapı, yüksek kaliteli video konferanslar için mükemmeldir çünkü bireysel katılımcıların bant genişliği kapasitelerine göre medya akışlarını uyumlu hale getirebilir. Ancak, bu yöntem daha fazla işlem gücü gerektirir ve gecikme süreleri artabilir.


SFU (Selective Forwarding Unit)

SFU, gelen medya akışlarını alır ve bunları diğer katılımcılara yönlendirir, ancak MCU'nun aksine, medya akışlarını yeniden kodlamaz veya işlemez. Bu, SFU'nun daha az işlem gücü gerektirmesini ve genellikle daha düşük gecikme sürelerine sahip olmasını sağlar. SFU, ölçeklenebilirlik açısından Mesh ve MCU arasında bir yerde durur ve orta büyüklükteki gruplar için iyi bir seçenektir.


Özet

Mesh: Küçük gruplar için uygundur, katılımcı sayısı arttıkça ölçeklenebilirlik sorunları yaşanır.

MCU: Tüm medya akışlarını işleyen ve katılımcılara dağıtan merkezi bir birimdir. Yüksek kaliteli video konferansları için idealdir, ancak yüksek işlem gücü gerektirir.

SFU: Medya akışlarını yeniden kodlamadan yönlendirir. Orta büyüklükteki gruplar için ölçeklenebilirlik ve düşük gecikme avantajları sunar.

Her bir yapı, farklı kullanım senaryoları ve gereksinimler için uygun olabilir. Mesh, basit ve düşük gecikmeli bağlantılar için; MCU, yüksek kaliteli konferanslar için; SFU ise ölçeklenebilirlik ve düşük gecikme ihtiyacı olan durumlar için tercih edilebilir.


Peer to Peer network ile çalışan video streaming uygulamaları. Youtube ve Netflix peer to peer network ile mi çalışır? Milyonlarca trafiği nasıl karşılıyolar?


Peer to Peer network ile çalışan video streaming uygulamaları


Peer-to-peer (P2P) ağ teknolojisi, veri veya dosyaların doğrudan kullanıcılar (eşler) arasında paylaşıldığı bir iletişim modelidir. Bu model, video streaming uygulamaları için de kullanılmıştır ve özellikle bant genişliği maliyetlerini azaltmak, ölçeklenebilirlik sağlamak ve kullanıcıların yüksek talep zamanlarında bile içeriğe erişimini iyileştirmek için avantajlar sunar. P2P tabanlı video streaming platformları, her kullanıcının hem içerik alıcısı hem de dağıtıcısı olabileceği bir ağ oluşturur. Bu, video içeriğinin dağıtımını merkezi sunuculara olan bağımlılığı azaltır ve ağ trafiğini dağıtarak potansiyel olarak daha yüksek performans sağlar.

Örnekler ve Kullanımlar
BitTorrent ve BitTorrent Live: BitTorrent, dosya paylaşımı için en yaygın kullanılan P2P protokollerinden biridir ve video içeriklerinin dağıtımı için de kullanılmıştır. BitTorrent Live, özellikle canlı video yayını için tasarlanmış bir teknolojidir, ancak geniş çapta benimsenmesi sınırlı kalmıştır.

Ace Stream: Ace Stream, BitTorrent protokolünü kullanarak canlı yayınlar ve video on demand (VOD) içerikleri sunan bir P2P medya platformudur. Kullanıcılar, yüksek kaliteli video içeriğini etkin bir şekilde akış yapabilir ve paylaşabilir.

WebTorrent: WebTorrent, web tarayıcıları içinde doğrudan çalışabilen bir BitTorrent istemcisidir. WebRTC (Web Real-Time Communication) kullanarak, kullanıcıların tarayıcılar arası P2P bağlantılar kurarak dosyaları ve videoları paylaşmalarını sağlar.

Popcorn Time: Popcorn Time, BitTorrent protokolünü kullanarak film ve televizyon dizilerini akış yapma imkanı sunan bir uygulamadır. Kullanıcı dostu arayüzü ile "Netflix for pirates" olarak adlandırılmıştır, ancak yasal sorunlar nedeniyle tartışmalıdır.

Avantajlar ve Dezavantajlar
Avantajları:

Ölçeklenebilirlik: Yüksek talep dönemlerinde, P2P ağları daha fazla kullanıcıyı destekleyebilir çünkü her yeni kullanıcı, ağın genel bant genişliği kapasitesine katkıda bulunur.
Maliyet Etkinliği: Merkezi sunuculara olan bağımlılığı azaltarak, yayıncıların bant genişliği ve altyapı maliyetlerini düşürmesine olanak tanır.
Dezavantajları:

Yasal ve Telif Hakları Sorunları: P2P teknolojisi, telif hakkıyla korunan içeriğin izinsiz dağıtımı için kullanıldığında yasal sorunlara yol açabilir.
Eşlerin Kullanılabilirliği: İçeriğin kalitesi ve erişilebilirliği, sistemdeki eşlerin sayısına ve kalitesine bağlıdır.
Güvenlik ve Gizlilik Endişeleri: Kullanıcılar, zararlı yazılımların ve gizlilik ihlallerinin potansiyel hedefi olabilir.
P2P tabanlı video streaming uygulamaları, belirli kullanım durumlarında avantajlar sunsa da, yaygın kabul görmeleri çeşitli teknik, yasal ve operasyonel zorluklara bağlıdır.


Netflix peer to peer network ile mi çalışır?

Netflix, içeriklerini kullanıcılara dağıtmak için peer-to-peer (P2P) ağ teknolojisini kullanmaz. Bunun yerine, içeriği son kullanıcıya daha hızlı ve daha verimli bir şekilde iletmek için kendi içerik dağıtım ağına (CDN) ve çeşitli üçüncü parti CDN sağlayıcılarına güvenir. Netflix'in CDN'i, Open Connect olarak bilinir ve dünya genelinde çeşitli konumlarda bulunan sunuculara sahiptir. Bu sunucular, Netflix içeriğini internet servis sağlayıcılarının (ISP) ağlarına yakın bir yerde önbelleğe alır, böylece kullanıcılar içeriği daha hızlı bir şekilde akış yapabilirler.


Netflix, kullanıcı deneyimini optimize etmek için ağ teknolojileri ve algoritmaları üzerinde sürekli çalışmalar yapmaktadır. Ancak, bu çalışmalar içeriklerin doğrudan kullanıcılar arasında paylaşıldığı bir P2P ağı kurmayı içermez. Netflix'in yaklaşımı, içeriğin kalitesini ve erişilebilirliğini kontrol etmeyi ve aynı zamanda bant genişliği maliyetlerini yönetmeyi amaçlar.


Youtube peer to peer network ile mi çalışır?



Hayır, YouTube da Netflix gibi içerik dağıtımı için peer-to-peer (P2P) ağ teknolojisini kullanmaz. YouTube, Google'ın geniş içerik dağıtım ağı (CDN) olan Google Global Cache (GGC) ve diğer CDN teknolojileri aracılığıyla video içeriğini dağıtır. Bu CDN'ler, dünya genelinde yerleştirilmiş sunucularda video içeriklerini önbelleğe alır ve içeriği son kullanıcılara daha hızlı bir şekilde sunmak için internet servis sağlayıcılarının (ISP) yakınında bulunurlar.


YouTube'un kullanımı, video içeriğinin merkezi sunuculardan doğrudan kullanıcılara aktarılmasına dayanır. Bu, kullanıcıların yüksek kaliteli streaming deneyimlerini optimize etmek ve gecikmeyi azaltmak için tasarlanmış bir sistemdir. P2P ağları, dosyaların kullanıcılar arasında doğrudan paylaşıldığı bir model sunarken, YouTube gibi platformlar, içeriğin yönetimini ve dağıtımını kontrol etmek, aynı zamanda hizmet kalitesini sağlamak için merkezi bir yapı kullanmayı tercih eder.


Milyonlarca trafiği nasıl karşılıyolar?

Milyonlarca kullanıcıya aynı anda hizmet verebilmek için YouTube, Netflix ve benzeri büyük çaplı internet hizmetleri, ölçeklenebilir ve yüksek performanslı altyapılar kullanır. Bu altyapılar, talep artışlarını karşılayacak şekilde tasarlanmıştır ve birkaç ana bileşen içerir:


İçerik Dağıtım Ağları (CDN): CDNs, dünya çapında stratejik olarak yerleştirilmiş sunucularda içeriği önbelleğe alır. Bu, kullanıcıya en yakın sunucudan içeriğin hızlı bir şekilde teslim edilmesini sağlar, böylece yüksek hızda ve düşük gecikme süresi ile içerik sunumu yapılır.


Yük Dengeleme: Yük dengeleyiciler, gelen trafiği birden çok sunucu arasında dağıtarak hiçbir sunucunun aşırı yüklenmesini önler. Bu, her kullanıcının yüksek kalitede hizmet almasını sağlar ve sistemdeki herhangi bir noktanın arızalanması durumunda yedeklilik sunar.


Ölçeklenebilir Altyapı: Bulut bilişim teknolojileri sayesinde, YouTube ve Netflix gibi platformlar kaynaklarını ihtiyaç duyuldukça dinamik olarak artırabilir veya azaltabilir. Bu, aniden artan talepleri karşılamak için ek sunucu kapasitesinin hızla devreye alınmasını sağlar.


Veri Merkezleri: Bu hizmetler, dünya genelinde çok sayıda veri merkezine sahiptir. Her bir veri merkezi, yüksek hızlı bağlantılar ve yedekli sistemler ile donatılmıştır, bu da kesintisiz hizmet sunumunu destekler.


Akıllı Önbellekleme ve Adaptif Bitrate Streaming: Kullanıcıların coğrafi konumlarına ve internet hızlarına bağlı olarak içeriğin farklı kalite seviyelerinde önbelleğe alınması, bant genişliği kullanımını optimize eder ve ağ tıkanıklığını azaltır. Adaptif bitrate streaming, kullanıcının bağlantı hızına bağlı olarak video kalitesini otomatik olarak ayarlar, böylece en iyi izleme deneyimi sağlanır.


Optimize Edilmiş Veri Merkezi Operasyonları: Enerji verimliliği, soğutma sistemleri ve otomatik hata düzeltme mekanizmaları gibi teknolojiler, veri merkezlerinin yüksek verimlilikle çalışmasını sağlar.


Bu bileşenlerin hepsi bir araya geldiğinde, YouTube, Netflix ve benzeri servisler, milyonlarca kullanıcıya aynı anda yüksek kalitede hizmet sunabilir. Bu sistemler sürekli olarak izlenir, güncellenir ve geliştirilir, böylece artan kullanıcı taleplerini karşılayabilirler.

Rastgele İçerik

DonanımHaber

© tüm hakları saklıdır
made with by templateszoo